2 Haziran 2016 Perşembe

AFFETMENİN HAFİFLİĞİ

Haziran 02, 2016 0 Comments

Bazen kendimizi, bazen karşımızdakini suçlar olumsuz duygular besleriz ve bağışlayamayız.Her hangi bir durum,olay,veya duyduğumuz bir söz daha önce yaşadığımız olumsuz durum ve duyguları aklımıza getirir,düşünürüz keşke şunu deseydim,bunu söyleseydim de yapsaydım vs..vs..Ne oldu kalp atışlarımız hızlandı,boynumuz gerildi , içinde bulunduğumuz anı kaçırdık ,gerildik, gerildik , o anda belkide bizden ilgi bekleyen eşimizden yakımızdan çıkardık öfkemizi.
Peki Neden ?? neden ısrarla olumsuz duyguları besliyoruz zevk alır gibi , neden anın tadını çıkarmak varken...Affedelim salıverilim gitsin, sizi çok mu üzdü duygularınız mı incindi,tamam bırakın artık her şeyi yaşayabiliriz ve her şeyin üstesinden gelme kapasitesine sahip harika varlıklarız..Neden bağışlayıp affetmek ve olumsuz duyguları salıvermek varken sürekli aynı duyguları besleyip eziyet ediyoruz kendimize...
Burada şöyle bir parantez açmak istiyorum,karşımızdakini affetmek onunla samimi olmak hatta konuşmak anlamına gelmiyor, kendiniz için affedeceksiniz , içinizi kemirip duran o olumsuz duyguların size daha fazla zarar vermesini önlemek için affedeceksiniz,çok kolay değil elbet,ancak mümkün , hatta bunun için 21 günlük çalışmalar var en severek uyguladığım olumlama cümlelerini paylaşıyorum 21 gün boyunca gece yatmadan ve sabah uyanır uyanmaz tekrarlayın. ben başucuma duvara yapıştırıyorum çok faydası oluyor çünkü uyanır uyanmaz hemen okumaya başlıyorum zaten zamanla ezberliyorsun :)
Haydi sende zaman kaybetme hemen başla.
N.SEN


Bağışlıyorum ve bırakıyorum… Anlıyorum ve biliyorum…
Kendi hayatımın yaratıcısıyım… Seçerek planlayarak bu yaşamımı ve birlikte olacağım yol arkadaşımı seçtim… Annemi, babamı ve diğerlerini…
Benim için en faydalı sonuçları almak üzere, ince planlar yaptım. Yüksek benlik düzeyinde en uygun araçları yarattım…
Benim hayat amacıma en uygun kişileri… Daha çok anlayış, daha çok bilgelik daha çok sevgi, ifade ve özgürlük için… Bu amaç bilinçaltımın derinliklerinde benim onu keşfetmemi bekliyor…
Her an, her deneyim bu planı açığa çıkaran bir kurgu aslında. Zaafiyetimi güce, acıyı sevince, yenilgiyi galibiyete dönüştürmek için…
Anlıyorum, bağışlıyorum ve teşekkür ediyorum. Bu hayatımı bu şekilde planladığım için kendimi kutluyorum ve sonra meleklere teşekkür ediyorum bütün olanakları bana koşulsuz sunduğu için Allah’a şükrediyorum…
Bana sevgisini sunmayanlar içimdeki sevgiyi, beni onaylamayanlar kendimi keşfetmeyi, beni anlamayanlar ifade gücümü arttırmak için benimleydiler… Onlara teşekkür ediyorum…
Bu rolü onlara ben vermiştim… Onlarda benle oynamayı istediler… beni üzen, beni yoran bana haksızlık eden, beni aldatan insanlar yapabiliceklerinin en iyisini yaptılar. Daha fazlasını ve daha başkasını yapamazlardı. Zaten ben onları bunun için seçtim… bende yapabiliceğimin en iyisini yapıyorum… Bağışlıyorum ve teşekkür ediyorum. Aynı sahneyi paylaşan oyuncular gibiyiz onlarla… Şimdi bu anlaşmadan doğan ışığı onların varlığına gönderiyorum… ihtiyacım olan bütün kaynakların kendi içimde olduğunu kabul ediyorum…
Onları kullandıkça başka insanlara duyduğum bağımlılık kayboluyor. Ben onlara gerçek bir sevgiden beslenen gerçek bir ilişki kuruyorum.
Hayatımın efendisi olduğumu biliyorum. Mutluluğu ve kendimi ifade etmeyi seçiyorum…
Her düşüncemin, her davranışımın hayatıma şekil veren araçlar olduğunu bilerek yaşıyorum…
Hayatım ve inançlarım arasındaki birebir ilişkiyi biliyorum… Bu yüzden dikkatli, özenli ve düşünerek yaşıyorum…
Konuşurken yaratıyorum. Ve eylem haline gelerek şekilleniyor.
Beni güçsüz bırakan ve sınırlandıran bütün inançlarımı bir bir değiştiriyorum… yerine beni geliştiren ve büyüten inanç ve düşünceleri koyuyorum…
Mazeret aramdan, ertelemeden, küsmeden devam ediyorum hayatıma…
Hayatımın bütün olaylarının, ve hayatımdaki insanlarla yaşadıklarımın gerisindeki anlamı çözüyorum… Orada benim asıl hayat amacım gizli… Ben bu amacı gerçekleştirmek için geldim…
Kimse beni kıramaz üzemez kötülük yapamaz eğer ben izin vermesem.
Şimdi gücümü kabul ediyorum ve ele alıyorum…

1 Haziran 2016 Çarşamba

HİÇ BİR ŞEY TESADÜF DEĞİLDİR

Haziran 01, 2016 1 Comments
Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir. Hiçbir hissediş, düşünüş, bakış, algılayış, seziş de öyle. Hatta bunların tersi de tesadüf değil. Alışveriş yaptığımız market, yemek yediğimiz lokanta, su içtiğimiz çeşme, yürüdüğümüz kaldırım ve orada yanlarından birer yabancı olarak geçip gittiğimiz insanlar. Tesadüf gibi görünen karşılaşmalar, yolu sorduğumuz herhangi biri, hafifçe çarptığımız insan.
Bize gülümseyen küçük bir çocuk önümüzden aniden uçuveren kuş…Gün boyu yaşadığımız en basit olay bile herhangi bir zihinsel, fiziksel, ruhsal yada duygusal bir olayın tetikleyicisi olur. Küçük ya da büyük…
Bazen hiç hesapta olmayan durumların içine çekiliveririz. Hayal bile etmediğimiz olayları yaşarken buluruz kendimizi. Bir martı çığlığı,bir satıcı bağırışı, alır götürür bizi yıllarca ya da yollarca uzaklara… Hem öğretmen hem de öğrenciyizdir her ilişkinin içinde. Doğduğumuz aile, gittiğimiz okullar, sıra arkadaşımız, sevgilimiz , eşimiz, çocuğumuz vs.
Her ilişki, farklı bir yönümüzün aynasıdır. Ve bizler de onlar için birer aynayız.
Farkındalığımız yükseldikçe, durumları ve ilişkileri yaşarken, kendimizi ve yaşanılanları gözlemlemeye başlarız. Ve eğer yaşadıklarımıza yüksek idrakle bakabilmeyi başarırsak, o ilişki ya da durumu ne için yaşadığımızı kavrarız. Düğmelerimize en fazla basan insanlar, en iyi öğretmenlerimizdir. O ilişkide kurban olmadığımızı anlar, ilişkinin bize neyi öğretmeye çalıştığını kavrarsak, dersimizi alır ve yolumuza devam ederiz. Eğer bunu yapamazsak, o ilişkide ya da durum içinde tutsak olur, ya daha ağır durumlar yaşar ya da daha travmatik durumları (o dersi alıncaya, eksik yönümüzü tamamlayıncaya, kendimizi düzeltinceye kadar) tekrar takrar yaşamaya devam ederiz.
Bazen bazı insanların hayatına yalnızca katalizör olarak gireriz. Onların hayatlarında değiştirmesi gereken durumun düğmesine basar ve sessizce çekiliriz. Ve yüksek farkındalık içinde kalırsak, yaşanılan durumdan etkilenmeden, arkamıza bakmadan yolumuza devam ederiz.
Özet olarak, en büyük düşmanımız en iyi dostumuzdur aslında. Çünkü bizde en büyük değişime neden olur genellikle. Ve her karşılaşma kutsaldır. Karşımızdaki insanın tanrısallığını kabul edip o şekilde yaklaşırsak, nefreti, öfkeyi, suçluluk duygusunu, o insana karşı sorumlu olduğumuz ve o ilişkiye mahkum olduğumuz duygusunu ve kini söküp atarız varlığımızdan.
Yaşadığımız her durum, tanıştığımız her insan öğretmenimizdir. Ne kadar kısa sürede öğrenirsek öğrenmemiz gerekenleri, karmamızı çözüp, iç huzuruna,mutluluğa,ideal ilişkimize ve ruhsal bütünlüğe ulaşırız…
Gönderen Academy of Spiritual Life

31 Mayıs 2016 Salı

MUCİZEVİ 5 TİBET HAREKETİ’Nİ YAPAN YAŞLANMIYOR

Mayıs 31, 2016 0 Comments


Bu Haraketleri Yapan Yaslanmıyor
Dünyanın dört bir tarafında binlerce insan tarafından uygulanan mucizevi Tibet Ayinleri’ni oluşturan 5 hareketi aşağıda resimlerle göstermeden önce faydalarını tekrarlamakta yarar var:
Tibet’in Gençlik Pınarı hareketleri veya Tibet Ayinleri (Tibetan Rites) adıyla dünyaya yayılan ancak bildiğimiz anlamda dinsel ayinle hiç bir ilgisi olmayan bu 5 hareketin düzenli yapılması durumunda kişiye sağladığı yararlar arasında şunlar sayılıyor:
Daha genç bir görünüm, ciltte ve saçlarda canlanma, kırlaşmış saçlarda yeniden koyulaşma, düzenli ve sağlıklı bir uyku, sabahları dinç ve canlı uyanmak, belkemiği, eklem problemleri gibi ciddi romatizmal rahatsızlıklardan ve ağrılardan kurtulmak, hafızada güçlenme, fazla kiloların verilmesi, göz bozukluklarında düzelme, fiziksel güçte artış, duygusal ve zihinsel sağlık, uyum ve yüksek enerji…
“5 Ayin” Egzersiz Programı’na Başlarken
1. İlk hafta, o da nispeten sağlıklı ve formdaysanız, her bir hareketi yalnızca 3’er kez yapın.
2. Hareketsiz ve kiloluysanız veya sağlık problemleriniz varsa, hareketlere sadece 1’er kere yaparak başlamalısınız. Yaparken bir zorlanma hissederseniz veya ağır bir takım ilaçlar kullanıyorsanı z başlamadan mutlaka doktorunuza danışın.
3. Kendinizi kaçar kere yaparken rahat hissediyorsanı z, başlangıç olarak o kadar yapın. Bu da ilk hafta her bir egzersizi birer kere yapmak olabilir. İkinci hafta 2 kere, üçüncü hafta 3’er kere olarak arttırabilirsiniz.
4. Her bir egzersizi en fazla 21 kere yapmalısınız. İleride programınızı yoğunlaştırmak isterseniz, hareketleri daha hızlı bir tempoyla yapmayı deneyebilirsiniz, ancak sayısını kesinlikle arttırmayın. Her bir egzersizi 21 kereden fazla tekrarlamak, chakra’larınızı olumsuz etkileyeceğinden, bedeninizde dengesizlikler yaratabilir.
5. Bir süredir hareketsiz kaldıysanız, “5 Ayin” egzersiz programına her gün mümkünse yarım saat yürüyerek hazırlanın.
6. Tam olmasını istiyorsanız, “5 Ayin”i yaşamınıza katarken, şekersiz ve az yağlı bir diyet sürdürmenizin de büyük katkısı olacağını bilmelisiniz. Ayrıca sindirimi zor besinleri de günlük diyetinizden çıkartın.
7. Azami yarar görmek için hareketlerin mümkünse sabahları kahvaltıdan önce yapılması öneriliyor. Ancak bu mümkün değilse günün herhangi bir saati olabilir.
Tibet Ayini egzersizleri için normalde önerilen ilk hafta her hareketi 1’er ya da 3’er kere tekrarlayarak başlamak ve her hafta 2’şer arttırarak kendinizi hiç bir şekilde zorlamadan bir kaç hafta veya ay içinde 21’e ulaşmak. Başlarda eğer üstüste bir kaç kere tekrarlamak sizi yoruyorsa, 3 kere yapıp, dinlenip sonra bir 3 daha yapabilirsiniz. Burada (ve her tür egzersizde) unutulmaması gereken en önemli şey, kendinizi hiç birşekilde zorlamamanız gerektiğidir. Ve bu hareketleri aradan aylar, yıllar bile geçse 21’er kereden fazla yapmayacaksını z.
* Bu hareketleri zorlanmadan uygulayabilecekseni z, ilk olarak her hareketi 3’er kere tekrarlayarak başlayın. (Eğer bir sağlık sorunu veya kilo gibi hareketleri rahat yapmanızı engelleyecek bir durumunuz varsa, yukarıda sıraladığım maddelere bir göz atın.)
* İlk hafta 5 hareketi de 3’er kere tekrarladıktan sonra (yine, kendinizi hazır hissediyorsanı z) ikinci hafta tekrarları 2 arttırın, yani ikinci haftanızda her bir hareketi 7’şer kez tekrarlayın. Bu şekilde her hareketi 21 kez tekrarlıyor duruma gelene kadar her hafta hareketleri önceki haftadan 2 kez fazla tekrarlayarak ilerleyin. İlk hafta 3’er kez, ikinci hafta 5’er kez, üçüncü hafta 7’şer kez…
* Her hafta 2’şer arttıra arttıra her hareketi 21 kez yapar duruma geldikten sonra artık arttırmaları bırakıyorsunuz ve (umarız) hayat boyu 21 kere tekrarlamaya devam ediyorsunuz.
* Hareketleri her gün düzenli yapmayı beceremezseniz ve ara vermek zorunda kalırsanız, yeniden en baştaki gibi 3’er kez yaparak ve zamanla yine aynı şekilde arttırmak üzere en baştan başlamalısınız.
* Fazla beklemenize gerek yok, hareketlerin ilk etkilerini çok kısa sürede görmeye başlayacaksınız, bu da muhtemelen motivasyonunuzu daha da arttıracak.
* Tibet’in Gençlik Pınarı egzersizlerinin işe yaraması için hareketleri uygularken doğru nefes alıp vermeyi kesinlikle unutmamalısınız. Kolay Gelsin!
1. HAREKET
Kollarınızı omuzlarınızın hizasından yere yatay durumda açarak dik durun. Başınız hafifçe dönene kadar saat yönünde kollarınız açık dönün. Dönüşlerinizin sayısını yavaşça 1’den 21’e kadar arttırın.
Nefes alıp verme: Dönüşlerinizi yaparken karnınızdan derin bir şekilde nefes alıp verin.
Faydaları: Dolaşımı geliştirerek varisli damarlar, osteoporoz ve bas ağrılarına iyi geliyor. Her gün yapmak tüm bedeni gençleştiren bir süreci başlatabilir.
2. HAREKET
Sırtüstü olarak yere yatın. Kollarınızı, avuçiçleriniz yere bakar şekilde, parmaklar kapalı, iki yanınıza uzatın. Çenenizi göğsünüze gömecek şekilde başınızı yerden kaldırın. Bunu yaparken bacaklarınızı, dizlerinizi kırmadan dümdüz yukarı kaldırın. Hatta mümkünse başınıza doğru çekin. Bu arada dizleri kırmamalısınız.  Sonra yine ağır ağır dizlerinizi kırmadan bacaklarınızı ve başınızı yere doğru indirin. Kaslarınızı gevşettikten sonra yeniden harekete başlayın.
Nefes: Başınızı ve bacaklarınızı kaldırırken derince nefes alın, indirirken verin.
Faydaları: Tiroit bezi, böbreküstü bezleri, böbrekler, sindirim organları ve prostat ile rahmi de içine alacak şekilde cinsel organlar ve bezler üzerinde onarıcı bir etkisi var. Arterit, osteoporoz, düzensiz regller, menopoz semptomları, sindirim ve bağırsak sorunları, sırt ağrısı, bacak ve boyunlardaki sertliğe iyi geliyor.
3. HAREKET
Bedeniniz dik duracak şekilde dizlerinizin üzerine oturun. Ellerinizi baldır kaslarınızın üzerine yerleştirin. Çeneniz göğsünüze değecek şekilde başınızı ve boynunuzu öne doğru sarkıtın. Ardından bel kemiğinizi mümkün olduğunca geriye doğru yaylandıracak şekilde başınızı ve boynunuzu geriye doğru sarkıtın. Bu egzersiz boyunca ayaklarınız yere dik, ayakparmakları nız kıvrık durmalı. Geriye doğru yaylandıkça el ve kollarınızla baldırlarınızdan güç alacaksınız. Mümkün olduğunca geriye doğru yaylandıktan sonra bedeninizi doğrultun ve harekete baştan başlayın.
Nefes: Omurganızı yaylandırırken karnınızdan derin bir nefes alıp, doğrulurken nefesinizi verin.
Faydaları : İkinci gibi üçüncü de tiroit bezlerini, böbreküstü bezleri, böbrekleri, sindirim sistemi organlarını ve prostat ile rahmi de içine alarak cinsel organları gençleştiriyor. Menopoza girmiş ve düzensiz veya tembel regl dönemleri geçirme eğilimindeki kadınlar için özellikle iyi.
4. HAREKET
Ayaklarınız arasında biraz mesafe bırakıp bacaklarınızı dümdüz öne uzatarak yere oturun. Gövdesiniz dik dururken, ellerinizi avuçiçleriniz yere bakacak şekilde kalçalarınızın iki yanına koyun. Çeneniz göğsünüze değecek şekilde, başınızı öne doğru sarkıtın, ardından başınızı mümkün olduğunca geriye doğru sarkıtırken kollarınızdan kuvvet alarak kalçalarınızı havaya kaldırın. Gövdeniz havada, kollarınız dimdik, dizleriniz 90 derece kırılmış dururken bedeninizdeki tüm kasların kasıldığını hissedin. Başlangıçtaki oturur pozisyona dönerken kaslarınızı da gevşetin. Tekrarlamadan önce biraz dinlenin.
Nefes: Gövdenizi kaldırırken derin bir nefes alın, kaslarınızı sıkarken nefesinizi tutun, yere inerken nefesinizi bırakın.
Faydaları: Tiroit bezi, sindirim sistemi, prostat ile rahmi de içine alacak şekilde cinsel organları ve bezleri dolaşım ve lenfatik akış üzerinde canlılık veren bir etkisi var. Karın bölgesini, uylukları, kolları ve omuzları güçlendirir. eğer sinüs tıkanıklığınız varsa bu hareketin burun deliklerinizi açtığını da fark edebilirsiniz.
5. HAREKET
Yüzükoyun yere uzanın. Hareket boyunca yere koyduğunuz ellerinizden ve ayak parmaklarınızdan güç alacaksınız. Gövdeniz bir sarkma pozisyonu alacak şekilde kollarınız yere dik dururken, omurganızı öne doğru yaylandırarak başlayın. Bir yandan da başınızı mümkün olduğunca geriye doğru sarkıtın. Ardından ayaklarınızı yere tam basarak kalçanızı yukarıya doğru çekin, bedeniniz ters bir V şeklinde dururken çenenizi de göğsünüze doğru çekin. Sonra tekrar kalçanızı yere doğru sarkıtıp sırtınızı yaylandırın.
Nefes: Bedeninizi yukarı doğru çekerken derin bir nefes alın, aşağı inerken nefesinizi bırakın.
Faydaları: bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkisi olan dolaşım ve lenfatik akışın geliştirilmesine yardımcı olur. Derin soluk alıp vermeyi, enerji ve canlılığı uyarır. Diğer hareketlerde olduğu gibi özellikle menopoz ve düzensiz regl dönemleri semptomlarını hafifletiyor.
Not: Yukarıdaki şemalar ve bazı bilgiler LifeEvents.org adlı siteden alınmıştır


BİRİSİ SANA ”NASILSIN?” DİYE SORDUĞU ZAMAN VERDİĞİN CEVABA DİKKAT ET. NEDEN Mİ?

Mayıs 31, 2016 0 Comments

Birisi sana ”Nasılsın?” diye sorduğu zaman
Verdiğin cevaba dikkat et
Neden mi?
Sıkıcı, kötü, berbat
ve buna benzer olumsuz kelimeler kullandığın zaman
Baştan kaybetin demektir…
Bilmelisin ki bilinçaltın,
Bunları emir olarak alır ve uygulamaya koyar
Nerde bir sıkıntı, kötü, berbat şey varsa
Hayatına çeker getirir
Sende onları yaşamak zorunda kalırsın
Unutma:
Senin her zaman
Yapacak güzel şeylerin vardır..
Öncelikle sen Kendine başkalarından daha yakın ol
Kendini iç sesini yani beni dinle
Hala daha yeteneklerini keşfetmemiş olabilirsin
O zaman kendi gücünü keşfetmenin zamanı geldi demektir…
Boş boş durma, bir kurtarıcı da bekleme
Hayatında ne olacaksa
Kendi özgür seçimlerinin getirisi olacaktır
Bu yüzden
Küçük de olsa mutlaka hedeflerin olsun.
Sakın işsizim deme, bir şeyler yap..
Ben işsizliğin var olduğuna inanmıyorum…
İş, illa ki çok para ya da kariyer getiren bir şey değidir
İş onu yaparken
Yani
Üretirken
Mutlu olduğun şeydir
Para ve kariyer sonradan gelir
Hiç kimse bir anda zirvede olmaz
Basamaklar beş, beş, on, on çıkılmaz
Bir anda merdivenlerin
10.cu basamağında olamazsın ki
Önce ilk adımı atmayı becerecek…
İbadet eder gibi çalışacaksın
Ve geldiğin noktada
Yaptığın iş ne olursa olsun, en iyisi olacaksın…
Haksızlığa uğradığın zamanlarda bile
Hiçbir şeyden korkmadan, üslubunu bozmadan
Hakkını savunacaksın
İnsanlık hali
Yapacak bir işin,
Gidecek bir yerin olmadığı zamanlarda bile
Küçük bir saksıya bir çiçek dikebilirsin
Evinin en güzel köşesine de
Onu büyütebilirsin
Mesela ona bir ismi koyabilir
Her gün onunla sevgiyle ilgilenebilrsin..
Çevrende yardıma ihtiyacı olan insanlara
İmkanların ölçüsünde..
Yardım edebilirsin
Bilmelisin ki
Yardımsever olmanın huzuru hiçbir şeyde yoktur..
Sen herşey de bir mantık ara ve mantıklı ol
Fakat mantıklı oluşun duygularını yaşamana
Engel olmasın…
Hissediyorsan Aşık ol…
Aşkının karşılığı olmasa bile
Ah edip, vah etme…
Bu güzel duyguyu yüreğinin derinliklerinde yaşa…
Sabretmeyi öğren…
Ama sabrederken boyun eğmeyi değil,
Mücadele etmeyi…
Seni yıpratan, mutsuz eden insanlardan
Mutlaka uzak dur…
Yaşam enerjini,
Enerji vampirlerine kaptırma
Gerektiği yerde ”HAYIR” demesini bil…
Bu dünyada seni terk etmiyecek, tek kişi
O da yine sensin
Bu yüzden
Kendini SEVMEYİ öğren…
Ama
Birisi sana ”NASILSIN?” diye sorduğu zaman
Sakın
Sıkıcı, kötü, berbat deme,
En azından şükretmeyi öğren
ŞÜKRET!
Ben daima seninleyim
Ne kadar küçük olursa olsun ilk adımı isteyerek at.
İyileşmeyi ve öğrenmeyi tüm içtenliğinle iste,
MUCİZELER mutlaka gerçekleşecektir.
Sonsuz Şifa dan alıntı.

30 Mayıs 2016 Pazartesi

MEKANINIZI NEGATİF ENERJİLERDEN TEMİZLEYİN

Mayıs 30, 2016 0 Comments



Yaratılan canlı veya cansız herşey yoğunlaşmış bir enerjidir.Her varlığın fizik formu dışında bulunan bir de enerji (eterik) alanı ve kendine özgün titreşimi vardır. Bundan dolayı herşeyde olduğu gibi Evlerimizde, yaşadığımız mekanlarda da var olan herşeyin yaydığı bir enerji ve titreşimi vardır.Bu enerji bizim  Bilincimizin, Bilinçaltımızın, ruhsal , zihinsel, duygusal ve bedensel bütünlüğümüzün de bir yansımasıdır. 

Yaşadığımız Alanların veya Evlerimizin Negatif Enerji Yüklü olduğunu nasıl anlarız ?
  • Yaşanılan mekanda sürekli tartışma varsa, Sürekli kavga edilen bir ortam ise bu yerlere girdiğimizde kasvet , mutsuzluk, huzursuzluk, keyifsizlik, enerjimizin düşmesi (uyku hali) gibi hissiyatların yaşanması, 
  • Yaşanılan Mekanda sürekli geçmişe yönelik olumsuz hatıraları canlandırmak, konuşmak , zihinsel karışıklık , Depresyon hissi , üşengeçlik (içinden birşey yapmak gelmemesi ya da parmağımı bile kıpırdatmak istemiyorum hissi) , karamsarlık, öfke, sürekli vesvese ve endişe hissi, Uyku probelmelerinin yaşanması,
  • Kişinin Maddi sorunlarının sürekli devam etmesi evde bereketin olmama hissi.
  • Yeni bir eve taşınıldığında ya da yeni bir çalışma alanına taşınıldığında daha önce orada yaşayanların bıraktığı negatif enerjilerin etkileri,
  • Mekan içinde çok fazla elektronik aletin çalışması , radyasyon yüklenmesi, 
  •  Mekan içinde sigara ve benzeri maddelerin tüketilmesi,
  • Mekan'da yaşanılan hırsızlık ve benzeri şiddet olayının etkisinin hissedilmesi veya sürekli hatırlanması,
  • Mekan'a alınan 2. el mobilyaların önceki sahiplerinden taşıdığı negatif enerjiler.
  • Mekan'da enerjinin dağılmasını engelleyen çok tıkış tıkış eşyanın bulunması ve atılması gereken eşyaların saklanarak enerjiyi sıkıştırması ve kalabalık yaratması.
  • Mekan'da yaşanılan ağır hastalıklar, ölüm ve acı dolu Terk edişlerin bıraktığı negatif enerjiler,
  • Ev Temizliğinin uzun süre ihmal edilmesi,
*Evinizde kullanmadığınız "Lazım olur belki" diyerek yıllardır biriktirdiğiniz tüm eski enerjileri yani eşyaları ihtiyacı olan birine verin ya da çöpe atın. Evinizde hareket alanı bırakın ve evinizin düzenli olmasına dikkat edin. Dağınıklık enerjiyi keserek takıldığı yerde birikmesine yol açar. 
*Evinizde dinleyeciğiniz klasik müzikler (Mozart, Vivaldi gibi) titreşiminizi yükseltecektir. (Her ne dinlerseniz dinleyin acıklı. içli, ağlatan müziklerden uzak durmanızı nacizane tavsiye ederim)

 gibi durumlarda Evlerimizde Negatif Enerji Temizliği yapmamız kesinlikle gereklidir.



Evlerimizde Negatif Enerji Temizliğini Nasıl Yaparız ?


 * Adaçayı , Tütsü yakmak çok etkili olmakla birlikte benim bizzat denediğim ve yaydığı pozitif enerjinin muazzamlığına hayran olduğum tek bitki KATIR TIRNAĞI'dır. 


Bir kabın içersine itinayla sevgiyle kurutulmuş Katır Tırnağı otunu tutuşturup yakarak sonra tütecek şekilde bırakarak evinizin içinde BEDENLİ VEYA BEDENSİZ TÜM NEGATİF ENERJİLERİN EVİMLE OLAN BAĞIMI KESEREK İPTAL EDİYORUM diyerek tüm evinizi dolaşın. Bu arada Bildiğiniz duaları (ayetel kürsi gibi) okuyabilirsiniz. 


*Ateş "en iyi" temizleyicilerden biridir. Yukarıda Katır Tırnağı otu ile uygulamayı yaptıktan sonra sağ elinize bir MUM (beyaz) alarak aynı uygulamayı aynı olumlama ve dualar ile bir kez de mum ile yapın. 


*Evi temizlemekte ve negatif enerjiyi kırmakta en etkili yöntemlerden biri de Herşeyi gerçekten çok iyi bilen Atalarımızın yöntemidir. Yani Sirkeli Su ile tüm evin zeminini ayrıca dış kapı girişini , duvar kirişlerini sirkeli su ile mutlaka silin temizleyin.


*Minik kapların içine koyarak oturma alanınız ve yatak odalarınıza koyacağınız Tuz'un negatif enerjiyi sünger gibi çekme özelliği vardır. (Tuz turşu tuzu ya da kaya tuzu denilen kalın tuz olmalı) Evinizdeki duruma göre 2-3 günde bir veya hafta da ya da 10 günde bir lavobaya dökerek sürekli yenileyin.


*Lavanta Yağının yaydığı pozitif enerji çok yüksektir. Bu yağı bileklerinizin iç tarafına sürerek eterik bedeninizi kuvvetlendirmekte kullanabileceğiniz gibi, evinizin duvar kirişlerine kapılarına bir damla sürerek eviniz içindeki enerjiyi de çok rahat pozitif yönde koruyabilirsiniz.


*Yaşam alanınızın pozitif enerjiye dönüştüğünü hissettiğinizde bu enerjiyi korumak için yaşam alanınıza Kristal Kuars Taş koyabilirsiniz. Yalnız bu taş mevcut enerjiyi korur. Eğer evinizde negatif bir durum olduğunu sezerseniz bu taşı 24 saat su da ya da toprağa koyarak bekletip topraklayın evinizi temizleyin ve sonra tekrar taşı statik bir alan yaratması için tekrar kullanabilirsiniz. Ayrıca yatak odasında Ametist taşı bulundurmak da sizin rahat uyumanızı sağlayabilir..


*Evinizde varsa zararlı haşereler (özellikle mutfakta)  hemen temizletmelisiniz (organik öldürmeyen böcek kaçıran ilaçlar var mesela bunları kullanabilirsiniz) bunlarda geldikleri geçtikleri yerden taşıdıkları enerji ile negatifi tetikler.  



*Selvi ağacı dalından çalı çırpıyı süpürge kullanır gibi evinizi yerden 10 - 15 cm yüksekten açık pencereden veya kapıdan dışarıya doğru süpürmek çok etkilidir. Ayrıca mekanın güneş enerjisi görmesi çok önemlidir. Eğer mümkün değilse doğala yakın çok iyi bir aydınlatma yapılması gerekir ve sık sık havalandırılmalıdır. 



 *Evinize geldiğinizde üzerinizdeki kıyafetleri hemen dolabınıza asmak yerine önce "silkeleyerek" en az 2 saat balkona asarak havalandırmak dışarıdaki negatif enerjinin evinize statik konuma geçmesini önleyecektir. 


 *Bulunduğunuz mekanda Mum yakmak ayrıca radyosyana karşı kaktüs bulundurmak da sizi rahatlatacaktır..


Yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığım tüm uygulamaları  yaptıktan sonra en önemli durumun sizin kendi pozitif ruh haliniz ve hayata bakış açınız olduğunu unutmamanız gerekir. Siz kendi ruhsal temizliğinizi yaptığınızda artık bu tarz temizliklere de daha az ihtiyaç duyar hale geleceksiniz.. 


Yaradana teslim olmayı, Değişimi (yeni enerjiyi) sevgiyle kabul etmeyi ve Yaradanın Işığını keşfederek hem kendimizi hem de çevremizi aydınlatmasını sevgiyle onaylıyoruz :) 


Bütünün ve Hepimizin Hayrına OLsun.. Yolumuz IŞIK OLsun , Yolumuz SEVGİ OLsun.. Evrenin Tüm Mucizeleri ve Tüm güzel sürprizleri hayatımıza aksın.. ve de öyle..

Alıntı.

ÇEKİM YASASI EKSİK PARCASI – 1 – KUANTUM VE PARA İLİŞKİSİ

Mayıs 30, 2016 0 Comments

İstediklerimiz neden olmaz ?
Bana sık sık şu soru geliyor ;
Ben kendim için şunu şunu istiyorum ama bir türlü gerçekleşmiyor..Acaba doğru mu odaklanmıyorum Ya da istemeyi mi bilmiyorum ?
Burada bu konulara dair tüm kişisel gelişim kitaplarında ya da öğretilerinde altı fazla çizilmeyen önemli bir nokta var ..
Buna çekim yasasının eksik parçası da diyebilirsiniz..
Tüm o kitaplar ve bu konuya dair yetkinliği olan kişiler hayatınıza istediğiniz bir şeyi çekebilmeniz için şunu söyler ;
İste, İnan, Sahip ol !..
Oysa durum bunun tam tersidir..
Yani her ne istiyorsanız ona zaten sahipmiş gibi davranmanız ve öyle hissetmeniz ve buna yürekten inanmanız gerekir..
Birinci şekliyle yani “İste, inan, sahip ol” kalıbında durum şöyle işler..
Bir şeyi istemek demek ; aslında ona sahip olmadığınızı onaylamak demektir. Yani sizde yok o nedenle istiyorsunuz..
Burada farkında olmadan istediğiniz şeye değil onun eksikliğine odaklanırsınız..
Evrene sizden iki zıt mesaj yayılır..Bilinciniz ister, bilinçaltınız “o bende yok” der..
ki aslolan genelde onun dediğidir..
Bunu bir örnekle anlatırsam sanırım daha kolay anlaşılacak;
Cebinizde 10 TL var ve yolda yürürken yaşlı ve yoksul bir dilenci kadın gördünüz..
İlk düşünceniz hemen çıkarıp ona para mesela 5 TL vermektir..
Bu düşünce zihninizdeyken her şey güzel ..
siz kendinizi bolluk içinde hissediyorsunuz ki rahatlıkla verebileceğinizi düşünebiliyorsunuz..
Ancak çoğu kişi şu ikinci düşünceye yakalanır.. ”Ona 5 TL verirsem benim cebimde çok az para kalacak.. ben ne yapacağım”
İşte siz aslında ilk anda o kadına para vermeyi düşünürken, sonrasında paranızın çok azalacağını düşünerek, enerjinizi bir anda kıtlık yokluk bilincine odaklamış olursunuz..
Bu çok beğendiğiniz bir elbiseyi ilk anda görüp beğendiğiniz halde sonra vazgeçmenize neden olan bilinçle aynı bilinçtir.
Ya da yeni bir ev, araba almak istiyorsunuzdur ama her istediğinizde farkında olmadan onlara “sahip olmadığınız” duygusunu da güçlendiriyorsunuzdur..
Oysa Evren tamamıyla herkese yetecek kadar bolluk ve bereket enerjisiyle çevrilidir ve bu enerji sizinle birlikte, kuantum birleşik alanı..o sonsuz olanaklar ağında, o Tanrısal kaynakta mevcuttur..
Sorun sizin kendinizi onun dışında görmenizden kaynaklanır. Oysa aynı alandasınız ve onlar sadece görülmeyi ve uzanıp alınmayı bekler..
Bir kaseye (mor olsa daha iyi olur ) 5-10 TL koyun ve evinizde ortada görünür bir yerde olsun..
Her o noktadan geçişinizde o parayı sallayın..
Paranın enerjisini aktive etmiş olursunuz..
Enerji harekete geçer ve size de akmak üzere devirdaimine başlar..
Yolda yürürken kendinizi tüm paraları çeken bir mıknatıs olarak imgeleyin..
Gördüğünüz tüm ağaç yapraklarını para olarak düşünün ve onların dalından ayrılarak gelip size yapıştığını..yürüyen bir mıknatıssınız ve parayı çekiyorsunuz..
”Para nerede olursa olsun gelir beni bulur..
Ben hiç parasız kalmam..
Kendi bolluk ve bereketimi kendim yaratırım “gibi olumlamalar bulun ve sık sık içinizden bunu tekrarlayın..
İnanıp inanmamanız önemli değil.. çok yapmanız sonuçta bilinçaltınıza indirmenize yarayacaktır…
Bu Enerjiyi Nasıl Harekete Geçiririz
Para sadece bir enerjidir ve sürekli bir yerden diğerine akar..
Siz o dilenciyi gördüğünüz anda para verseydiniz evrene şu mesajı göndermiş olacaktınız.
Benim param her zaman var ve şimdi versem bile bana mutlaka başka bir yerden gelir..
Her zaman altını kalın kalın çizdiğim bir nokta var..
Duygu yaratır..Ruh durumlarınız yaratır..
Bu nedenle paraya da zaten sahipmişsiniz gibi hissetmeniz önemli..
Sık sık kendinizi kira, fatura, borç vs gibi tüm parasal kaygılarınızın olmadığı bir ruh durumunda hissetmeye çalışın..
Harcayabileceğinizden de fazla paranız olsa ne hissederdiniz ?..
Bu cebinizdeki tüm parayı harcamak anlamına gelmiyor..
Sadece bu duygunun nasıl bir şey olabileceğini anlamaya çalışın..
Cüzdanınıza 300-500 TL para koyun ve bu parayı harcamayın ama gün içinde ne beğenirseniz onu alabileceğinizi hissedin..
Bu bir elbise, çanta, şık bir saat, pahalı bir restoranda yemek vs..olabilir..
Maksat o duyguyu mümkün olduğunca sık hissetmenizdir.
Bir çok insanın parasal kaygılarından kurtulamamasının en önemli nedeni sürekli borçlarına odaklanmaları ve bunların nasıl ödeneceğine dair yarattıkları endişe ve korkudur..
Zihin otomatiğe binmiştir ve istemeseler de kendilerini borçlarını düşünürken bulurlar..
İşte bu nedenle biz danışanlarımızla çalışırken onların istedikleri şey ile ilgili korkularını ve inanç kalıplarını bulmaya ve çözmeye odaklanırız..
Kişinin para ile ilişkisi nasıl ?..
Parayı kolay kazanılan bir şey olarak mı görüyor yoksa kitlesel bilince mi yakalanmış
yani “para zor kazanılır..
ekmek aslanın ağzında..
bu devirde kimse kimseye yardım etmez..
çok parası olanlar bunu haksız kazançla elde etmişlerdir vs..
Bu soruları kendinize sorun..bilinçaltınızda çok paraya layık olmadığınız ya da asla paranızın olamayacağı gibi inançları taşıyor olabilirsiniz..
Bu kayıtlar çocukluğunuzdan bu yana başta aileniz olmak üzere içinde bulunduğunuz yetiştiğiniz çevre tarafından size atılmıştır..
Tek tek onları bulun ve neden öyle düşündüğünüzü sorgulayın..
Kim ne zaman bu inançları nerede size benimsetti..
Neden öyle olduğuna inandınız?
Unutmayın her ne istiyorsanız ona zaten sahipmişsiniz gibi düşünmeniz çok önemli ancak bu şekilde yaydığınız enerjinin frekansını o istediğiniz şeyin frekansına uyumlu hale getirebilirsiniz.
Olan çok basittir aslında..
Bizden yayılan enerji sürekli önümüze potansiyel olasılıklar dalgası açar ve biz en çok istediğimiz neyse onun enerjisine kendimizi yükseltir ve o enerjinin o dalgaya çökerek gerçekliğimize girmesine izin veririz..
Stefano D’Anna ; “Tanrılar Okulu “ adlı kitabında bunu çok güzel özetler der ki ;
“Sen bir kral ol.. Krallık arkandan gelecektir.”

Yani sen bir kral gibi davran kendini öyle hisset ..bir kralın sahip olduğu her şey bunun arkasından gelecektir.
Alıntı

4 Ocak 2016 Pazartesi

ÖFKE ANININDA SAKİNLEŞEBİLMEK

Ocak 04, 2016 0 Comments


İletişim halindeyken duygu durum değişimleri yaşamamız olağandır , ancak bazı duyguları abartılı yaşıyorsak çok büyük iletişim problemleri ve ardından geri dönüşü olmayan durumlar yaratabiliriz.Öfkelenmek , bir şeye kızdığımızda , bir şeyi olayı yada durumu tehdit olarak algıladığımızda, aynı hataların tekrarlandığını gördüğümüzde , özgürlük alanımıza girildiğini hissettiğimizde .... gibi olumsuz hissettiren herhangi bir durumda verdiğimiz tepki.

Yaşadığımız bu olumsuz  duygu ve durumlarda nasıl davrandığımız çok önemli olduğunu hepimiz biliyoruz , verdiğimiz tepki ile ya olayı iyice büyütür içinden çıkılamayacak hale sokarız , yada serinkanlı davranıp her şeyin düzelmesini karşıda ki kişinin hatasını anlamasını sağlarız.

Ben hepi birinciye yakın oldum, anlık tepkiler verdim ve hemen hepsinde sonradan pişman oldum, şimdi daha serinkanlı davranmaya çalışıyorum, sinirlendiğim an birden  kükrememek için nasıl yöntemler bulurum bunun peşine düştüm :) En güzelinin serinkanlılığı korumak olduğunu bilsem de anlık tepkiler vermekten kendimi alakoyamıyorum :)

Ancak öğreniyorum, aşağıda internetten aldığım alıntıyı paylaşıyorum sizlerle..Serinkanlı cool anlar dilerim kendime ve bunu şu anda okuyan arkadaşım sana  :)

Hangi Yöntemler Öfkenizin Taşmasını Önler? 

Gevşeme: Derin derin nefes alın, sakinleştirici durum ve manzaraları zihnimizde hayal ederek canlandırmaya çalışın .Bu sakinleşmemize yardımcı olur. 
Deneyebileceğiniz bazı basit yöntemler şunlardır: Karnınızı dolduracak şekilde derin nefesler alın; göğsünüzün üst kısmıyla nefes almanız sizi rahatlatmaz. Nefes alıp verdiğinizde göğsünüz değil, karnınız şişmelidir. 
Derin nefeslerinizi alırken, kendi kendinize tekrar tekrar “Gevşe!” ya da “Sakin ol!” diyerek telkinde bulunun. 
Hayal ederek sizi gevşetecek bir yer ya da ortamı düşünün ve gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Geçmişte çok sakin olduğunuz bir yeri hatırlayın. Bu teknikleri hergün pratik yaparak ezberlerseniz, daha sonra karşılaşacağınız gergin ortamlarda otomatik olarak uygulayabilirsiniz. 
Düşünceleri Değiştirme Öfkeli insanlar düşüncelerini küfrederek, bağırıp çağırarak ifade etme eğilimindedirler. Kızgın olduğumuz zaman genellikle, olayları istemeden abartılı ve çarpıtılmış olarak algılarız. Bu tür düşünce biçimlerinizi farkedin ve yerine daha mantıklı olanları yerleştirin. Örneğin kendi kendinize, “Eyvah, herşey mahvoldu!” gibi bir şeyler söylemek yerine, “Dünyanın sonu değil ve buna şimdi öfkeleniyor olmam bu olayı olmamış hale getirmeyecek.” diyebilirsiniz. Her iki düşünceyi de zihninizden geçirerek deneyin. Öfkenizin hangi düşünceyle arttığını ya da azaldığını görün. 
Farkında olmadan çok sık kullandığımız ve bizi kızgınlık duygularına hazırlayan, “asla” ya da “her zaman” gibi sözcükleri zihninizde yakalamaya çalışın. “Hiç bir şey asla düzelmeyecek ” ya da “Her zaman haksızlığa uğrayan ben olurum.” gibi cümleler oldukça hatalıdır. Öfke duygunuzda haklı olduğunuzu düşünmenize de yol açar. Durumla ilgili yargıyı koyduğunuz için problemin çözümüne de katkıda bulunmaz. Mantık öfkeyi yener, çünkü öfke haklı bir nedene bağlı olsa da, çok çabuk mantık sınırlarını aşabilir. Bu yüzden öfkelendiğinizi hissettiğinizde mantığınıza sığının. Kendinize “Tüm dünyanın size kazık atmaya çalışmadığını” hatırlatın. Sadece, yaşamın iniş ve çıkışlarından bazılarını yaşadığınızı düşünün. Öfkenizin kontrolden çıkmaya başladığı her zaman, bu yönteme başvurun. Bu daha dengeli bir bakış açısını yakalamanıza yardımcı olacaktır. 
Öfkeli insanlar her şeyi talepkar bir şekilde isterler, diğer deyişle kendilerine hak görürler. Bu durum, adalet için de böyledir, takdir, kabul, onay, vb. için de böyle. Herkesin bu değerlere ihtiyacı vardır. Elde edemeyince hepimiz üzülür, incinir, hayal kırıklığına uğrarız. Ama kızgın ve öfkeli insanlar, bunları talep ederler. Talepleri karşılanmayınca, hayal kırıklıkları engellenme duygusuna, o da öfkeye döner.. Bu insanlar, düşünceleri üzerinde çalışıp onları yeniden yapılandırırken, bu talepkàr özelliklerinin farkına varmalı ve “beklentileri”ni, “arzular”a dönüştürmelidirler. Diğer deyişle, istediği herhangi bir şey için, “Bana verilmeli” ya da “Benim olmalı” demek yerine, “Bana verilmesini isterdim.” diye düşünmenin daha sağlıklı olduğunu görmelidirler. 
Problemi çözme Bazen öfke duygularımız yaşamımızdaki gerçek ve kaçınılmaz sorunlardan kaynaklanıyor olabilir. Kızgınlık duyguları böyle zamanlarda bu zorluklar karşısında yaşanan doğal ve sağlıklı duygulardır. Böyle durumlardaki en yararlı tutum; önce durumu değiştirip değiştiremeyeceğimizi araştırmaktır. Değiştirebileceğimiz bir şeyse çözüm yolları araştırılabilir. Değiştirilemeyecek bir durumsa, çözüm için uğraşmak yerine, yapılacak en iyi şey sorunla yüzleşmektir. 
Elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışın ama, yanıtları hemen bulamıyor, sonuca hemen ulaşamıyorsanız, kendinizi cezalandırmayın. 
Daha iyi iletişim Öfkeli insanlar genellikle düşünmeden yargılama ve bu yargıları yönünde davranma eğilimindedirler. Bu yargılar da bazen çok gerçek dışı olabilmektedir. Eğer çok elektrikli bir tartışma içine girdiyseniz, ilk yapacağınız şey ; 
Yavaşlayıp gösterdiğiniz tepkileri gözlemek olmalıdır. Aklınıza gelen ilk şeyi söylemeyin, yavaşlayın ve asıl söylemek istediğinizi düşünün. Aynı anda karşınızdakinin de söylediklerini duymaya ve anlamaya çalışın. Hemen cevap vermeyin. 
Öfkenizin altında ne yattığını da anlamaya çalışın. İnsanın eleştirildiği zaman savunmaya geçmesi doğaldır, ama siz de saldırıya geçip savaşmayın. Onun yerine söylenenlerin altında yatanı bulmaya, asıl söylenmek isteneni dinlemeye çalışın. Ya da belki o ortamdan biraz uzaklaşıp rahatlamak isteyebilirsiniz. Ama kendinizin ya da karşınızdakinin öfkesinin kontrolden çıkmasına izin vermeyin. Sükúnetinizi korumanız, durumun raydan çıkıp bir felakete dönüşmesini engelleyecektir. 
Mizah kullanın Mizah, çeşitli yollarla öfkenizin yoğunluğunun azalmasına yardımcı olabilir. Herşeyden önce daha dengeli bir bakış açısı sağlar. Birine öfkelenip de belli sıfatlarla etiketler takmaya başladığınızda, bir an durun ve o insanın gerçekten o “şey” ya da “öyle” olduğunu düşünün. Bu sahneyi gözünüzün önüne getirin. Örneğin birine, “muşmula” ya da “odun kafalı” gibi sıfatlarla saldırdığınızda, o kişiyi gerçekten bir muşmulaymış ya da odundan bir kafası varmış gibi hayal edin ve gündelik işlerini o şekilde yaptığını gözünüzün önüne getirin. Eğer karşınızdaki insanı benzettiğiniz şeyin ne olduğunu düşünerek kafanızda gerçekten öyleymiş gibi bir resim çizebilirseniz, öfkenizin azalmaya başladığını göreceksiniz. Çünkü mizah sırasında yaşanılan duygularla, öfkenin birarada bulunması mümkün değildir. 
Öfkesi çok yoğun olan kişinin davranışlarının altındaki temel mesaj, “Her şey benim istediğim gibi olmalı!” dır. Öfkeli insanlar kendilerinin ahlaken haklı ve doğru olduklarına inanırlar. Planlarını değiştirmelerine ya da engellenmelerine yol açan her türlü olay/durum, onlar için dayanılmaz bir aşağılanma gibi algılanır. Kendilerinin bu şekilde sıkıntı yaşamamaları gerektiğini düşünürler. Belki başka insanlar sıkıntı çekebilirler ama onlar değil! Kendinizde de buna benzer bir duyguyu yakalarsanız, kendinizi tüm caddelerin, dükkanların, resmi dairelerin sahibi olan bir tanrı ya da tanrıça gibi hayal edin. Tüm insanların sizin önünüzde eğildiğini, eteğinizi öptüğünü düşünün. Bu hayali görüntülere ne kadar ayrıntı koyarsanız, ne kadar talepkàr olduğunuzu ve ne kadar mantık dışı davrandığınızı o kadar iyi anlayacaksınız. Ayrıca durum ve olayların gerçekte ne kadar önemsiz olduğunu da farkedeceksiniz. 
Mizah kullanırken iki noktada çok dikkatli olmak gerekir. Öncelikle mizah kullanmanın, sorunlarınızı gülerek geçiştirmek demek olmadığını, tersine onlarla yapıcı bir şekilde yüzleşebilmeniz demek olduğunu bilmelisiniz. 
İkincisi de mizah kullanayım derken, alaycı ve aşağılayıcı mizaha başvurmaktan kaçınmalısınız. Çünkü bu da sağlıksız öfke ifadesinin bir başka yoludur. 
Çevrenizi değiştirmek Bazen, sinirlenip öfkelenmemize yol açan “şeylerin” yakın çevremizde olduğunu farkederiz. Sorunlar ve sorumluluklar üzerinize öylesine yıkılır ki düştüğünüz tuzağa ve o tuzağı temsil eden insanlara karşı öfke ile kavrulursunuz. Biraz ara verin. Gün içinde özellikle stresli olacağını bildiğiniz saatlerde, sadece kendiniz için kullanacağınız bir zaman ayırın. Örneğin çalışan bir anne, eve geldiğinde kendisine ayıracağı bir 15 dakikalık süre olursa, çocuklarının isteklerine, parlamadan daha iyi yanıt verebilir. 
Kendinizi rahatlatabilmek için birkaç ipucu daha Zamanlama: Eğer sevdiğiniz kişiyle belli konuları belli saatlerde konuşuyorsanız ve bu konuşmalar da hep tartışma ile sonuçlanıyorsa, bu tür konuları konuşma saatinizi değiştirin. Belki yorgun, dikkatsiz oluyorsunuzdur ya da bu sadece bir alışkanlık haline gelmiştir. 
Kaçınma: Eğer çocuğunuzun odasındaki dağınıklık odanın önünden her geçişte “kafanızın tasını attırıyorsa”, kapıyı kapatın. Sizi öfkelendiren şeylere bakmaktan kendinizi alıkoyun. “Ama, öfkelenmemem için çocuğumun odasını temiz tutması gerekir.” demeyin. Konu şu anda bu değil. Konu kendinizi olabildiğince sakin tutabilmektir. 
Alternatifler bulun: Bazı olaylar sizi öfke duyguları içinde bırakıyorsa, bunu çözmeyi bir iş edinin ve uygun yollar araştırın. Danışmanlığa ihtiyaç duyuyor musunuz? 
Eğer öfkenizin, kontrolünüz dışına çıktığını düşünüyorsanız, ev ve iş hayatınızın önemli boyutları bu duygudan etkileniyorsa, bir psikoloğun danışmanlığına başvurabilirsiniz. 
Unutmayın, öfkeyi yok edemezsiniz, tüm çabalarınıza rağmen sizi öfkelendirecek olaylar olacaktır. 
Yaşam her zaman için engellerle, acılarla, kayıplarla ve diğer insanların onlardan beklemediğiniz davranışlarıyla dolu olacaktır. Bunu değiştiremezsiniz. Ama bu olayların sizi etkileme biçimini değiştirebilirsiniz. Kızgınlık ve öfke tepkilerinizi kontrol ederek, uzun vadede onların sizi daha mutsuz kılmasını önleyebilirsiniz.

2 Ocak 2016 Cumartesi

YENİ YIL DA SEN YENİ SEN MİSİN ?

Ocak 02, 2016 0 Comments


Yeni yıla girerken dilek tutarız her şeyin bıraktığımız yıldan daha  değişik ve daha iyi olacağını düşünürüz, sanki yeni yılın kendine ait bir sihri var da her şey daha farklı olacak gibi.

"YARIN BUGÜNDÜR" Yani alışkanlıklarımızı değiştirmedikce , bakış açımızı geliştirmedikce geleceğimiz şu anımızda daha farklı olmayacak.

Son zamanlarda çok sık kendime sorduğum sorular var , Neden memnun değilim , Neyi değiştirmek istiyorum, İlerleyen yaşımda bugün neyi yapmadığım için pişman olucam,peki neyi yapmadığım için pişman olurum ?

Eğer hayatınızın gidişatından memnun değilseniz , içsel bir yolculuk yaparak soruların cevaplarını arayın, bulduğunuzda ise alışkanlıklarınızı değiştimek için harekete geçin.

YENİ YILDAN DİLEĞİM; sevdiklerimle bol bol sevgi dolu anlar getirmesini, her günümün sayamayacağım kadar mucize ve sürprizlerle dolmasını, bol kahkaha, neşe, sevinç ve bereket getirmesini istiyorum! öyle OL sun,Amin :)