2 Haziran 2016 Perşembe

AFFETMENİN HAFİFLİĞİ

Haziran 02, 2016 0 Comments

Bazen kendimizi, bazen karşımızdakini suçlar olumsuz duygular besleriz ve bağışlayamayız.Her hangi bir durum,olay,veya duyduğumuz bir söz daha önce yaşadığımız olumsuz durum ve duyguları aklımıza getirir,düşünürüz keşke şunu deseydim,bunu söyleseydim de yapsaydım vs..vs..Ne oldu kalp atışlarımız hızlandı,boynumuz gerildi , içinde bulunduğumuz anı kaçırdık ,gerildik, gerildik , o anda belkide bizden ilgi bekleyen eşimizden yakımızdan çıkardık öfkemizi.
Peki Neden ?? neden ısrarla olumsuz duyguları besliyoruz zevk alır gibi , neden anın tadını çıkarmak varken...Affedelim salıverilim gitsin, sizi çok mu üzdü duygularınız mı incindi,tamam bırakın artık her şeyi yaşayabiliriz ve her şeyin üstesinden gelme kapasitesine sahip harika varlıklarız..Neden bağışlayıp affetmek ve olumsuz duyguları salıvermek varken sürekli aynı duyguları besleyip eziyet ediyoruz kendimize...
Burada şöyle bir parantez açmak istiyorum,karşımızdakini affetmek onunla samimi olmak hatta konuşmak anlamına gelmiyor, kendiniz için affedeceksiniz , içinizi kemirip duran o olumsuz duyguların size daha fazla zarar vermesini önlemek için affedeceksiniz,çok kolay değil elbet,ancak mümkün , hatta bunun için 21 günlük çalışmalar var en severek uyguladığım olumlama cümlelerini paylaşıyorum 21 gün boyunca gece yatmadan ve sabah uyanır uyanmaz tekrarlayın. ben başucuma duvara yapıştırıyorum çok faydası oluyor çünkü uyanır uyanmaz hemen okumaya başlıyorum zaten zamanla ezberliyorsun :)
Haydi sende zaman kaybetme hemen başla.
N.SEN


Bağışlıyorum ve bırakıyorum… Anlıyorum ve biliyorum…
Kendi hayatımın yaratıcısıyım… Seçerek planlayarak bu yaşamımı ve birlikte olacağım yol arkadaşımı seçtim… Annemi, babamı ve diğerlerini…
Benim için en faydalı sonuçları almak üzere, ince planlar yaptım. Yüksek benlik düzeyinde en uygun araçları yarattım…
Benim hayat amacıma en uygun kişileri… Daha çok anlayış, daha çok bilgelik daha çok sevgi, ifade ve özgürlük için… Bu amaç bilinçaltımın derinliklerinde benim onu keşfetmemi bekliyor…
Her an, her deneyim bu planı açığa çıkaran bir kurgu aslında. Zaafiyetimi güce, acıyı sevince, yenilgiyi galibiyete dönüştürmek için…
Anlıyorum, bağışlıyorum ve teşekkür ediyorum. Bu hayatımı bu şekilde planladığım için kendimi kutluyorum ve sonra meleklere teşekkür ediyorum bütün olanakları bana koşulsuz sunduğu için Allah’a şükrediyorum…
Bana sevgisini sunmayanlar içimdeki sevgiyi, beni onaylamayanlar kendimi keşfetmeyi, beni anlamayanlar ifade gücümü arttırmak için benimleydiler… Onlara teşekkür ediyorum…
Bu rolü onlara ben vermiştim… Onlarda benle oynamayı istediler… beni üzen, beni yoran bana haksızlık eden, beni aldatan insanlar yapabiliceklerinin en iyisini yaptılar. Daha fazlasını ve daha başkasını yapamazlardı. Zaten ben onları bunun için seçtim… bende yapabiliceğimin en iyisini yapıyorum… Bağışlıyorum ve teşekkür ediyorum. Aynı sahneyi paylaşan oyuncular gibiyiz onlarla… Şimdi bu anlaşmadan doğan ışığı onların varlığına gönderiyorum… ihtiyacım olan bütün kaynakların kendi içimde olduğunu kabul ediyorum…
Onları kullandıkça başka insanlara duyduğum bağımlılık kayboluyor. Ben onlara gerçek bir sevgiden beslenen gerçek bir ilişki kuruyorum.
Hayatımın efendisi olduğumu biliyorum. Mutluluğu ve kendimi ifade etmeyi seçiyorum…
Her düşüncemin, her davranışımın hayatıma şekil veren araçlar olduğunu bilerek yaşıyorum…
Hayatım ve inançlarım arasındaki birebir ilişkiyi biliyorum… Bu yüzden dikkatli, özenli ve düşünerek yaşıyorum…
Konuşurken yaratıyorum. Ve eylem haline gelerek şekilleniyor.
Beni güçsüz bırakan ve sınırlandıran bütün inançlarımı bir bir değiştiriyorum… yerine beni geliştiren ve büyüten inanç ve düşünceleri koyuyorum…
Mazeret aramdan, ertelemeden, küsmeden devam ediyorum hayatıma…
Hayatımın bütün olaylarının, ve hayatımdaki insanlarla yaşadıklarımın gerisindeki anlamı çözüyorum… Orada benim asıl hayat amacım gizli… Ben bu amacı gerçekleştirmek için geldim…
Kimse beni kıramaz üzemez kötülük yapamaz eğer ben izin vermesem.
Şimdi gücümü kabul ediyorum ve ele alıyorum…

1 Haziran 2016 Çarşamba

HİÇ BİR ŞEY TESADÜF DEĞİLDİR

Haziran 01, 2016 1 Comments
Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir. Hiçbir hissediş, düşünüş, bakış, algılayış, seziş de öyle. Hatta bunların tersi de tesadüf değil. Alışveriş yaptığımız market, yemek yediğimiz lokanta, su içtiğimiz çeşme, yürüdüğümüz kaldırım ve orada yanlarından birer yabancı olarak geçip gittiğimiz insanlar. Tesadüf gibi görünen karşılaşmalar, yolu sorduğumuz herhangi biri, hafifçe çarptığımız insan.
Bize gülümseyen küçük bir çocuk önümüzden aniden uçuveren kuş…Gün boyu yaşadığımız en basit olay bile herhangi bir zihinsel, fiziksel, ruhsal yada duygusal bir olayın tetikleyicisi olur. Küçük ya da büyük…
Bazen hiç hesapta olmayan durumların içine çekiliveririz. Hayal bile etmediğimiz olayları yaşarken buluruz kendimizi. Bir martı çığlığı,bir satıcı bağırışı, alır götürür bizi yıllarca ya da yollarca uzaklara… Hem öğretmen hem de öğrenciyizdir her ilişkinin içinde. Doğduğumuz aile, gittiğimiz okullar, sıra arkadaşımız, sevgilimiz , eşimiz, çocuğumuz vs.
Her ilişki, farklı bir yönümüzün aynasıdır. Ve bizler de onlar için birer aynayız.
Farkındalığımız yükseldikçe, durumları ve ilişkileri yaşarken, kendimizi ve yaşanılanları gözlemlemeye başlarız. Ve eğer yaşadıklarımıza yüksek idrakle bakabilmeyi başarırsak, o ilişki ya da durumu ne için yaşadığımızı kavrarız. Düğmelerimize en fazla basan insanlar, en iyi öğretmenlerimizdir. O ilişkide kurban olmadığımızı anlar, ilişkinin bize neyi öğretmeye çalıştığını kavrarsak, dersimizi alır ve yolumuza devam ederiz. Eğer bunu yapamazsak, o ilişkide ya da durum içinde tutsak olur, ya daha ağır durumlar yaşar ya da daha travmatik durumları (o dersi alıncaya, eksik yönümüzü tamamlayıncaya, kendimizi düzeltinceye kadar) tekrar takrar yaşamaya devam ederiz.
Bazen bazı insanların hayatına yalnızca katalizör olarak gireriz. Onların hayatlarında değiştirmesi gereken durumun düğmesine basar ve sessizce çekiliriz. Ve yüksek farkındalık içinde kalırsak, yaşanılan durumdan etkilenmeden, arkamıza bakmadan yolumuza devam ederiz.
Özet olarak, en büyük düşmanımız en iyi dostumuzdur aslında. Çünkü bizde en büyük değişime neden olur genellikle. Ve her karşılaşma kutsaldır. Karşımızdaki insanın tanrısallığını kabul edip o şekilde yaklaşırsak, nefreti, öfkeyi, suçluluk duygusunu, o insana karşı sorumlu olduğumuz ve o ilişkiye mahkum olduğumuz duygusunu ve kini söküp atarız varlığımızdan.
Yaşadığımız her durum, tanıştığımız her insan öğretmenimizdir. Ne kadar kısa sürede öğrenirsek öğrenmemiz gerekenleri, karmamızı çözüp, iç huzuruna,mutluluğa,ideal ilişkimize ve ruhsal bütünlüğe ulaşırız…
Gönderen Academy of Spiritual Life