ANDA KALMAK
nevin_76@yahoo.com.tr
Ekim 22, 2019
0 Comments
Maddi sıkıntılarınız, toplantılar, sınavlar, aşk hayatınızdaki karmaşalar…
Size çok ilginç bir şey söyleyeyim mi?
Aslında hayatımızın yaklaşık %80’inde HİÇBİR sıkıntınız yok. Hem de hiç… Eğer güvenli bir ortamda şu yazıyı okuyabiliyorsanız, aslında şu an HİÇBİR sorununuz yok.
Bakın kaygılarınızdan bahsetmiyorum, yarınki toplantınızdan, dün yaşadığınız kavgadan bahsetmiyorum. Şu andan bahsediyorum… Sadece durun ve kendinize sorun: “Tam şu an yolunda gitmeyen bir şey var mı?” Tehlikede misiniz? Ağrınız, sancınız var mı? Size yöneltilen bir şiddetle veya herhangi kötü bir durumla karşı karşıya mısınız şu an? Şimdi de kendinize bunu hemen hemen her soruşunuzda “hayır” cevabı aldığınızı ve yaşamınız boyunca anda kaldığınızı bir düşünün. Nasıl bir hayatınız olurdu?
Aslında anda bir probleminiz yok.
Şöyle bir düşünün; hayatımızın çoğu belki de hiç gerçekleşmeyecek senaryoları kafamızda kurmakla geçiyor. Geri kalanları da geçmişte yaşananları kafamızda tekrar tekrar oynatmakla…
Bize ne kalıyor peki? Belki de hiç… İşte her yerde duyduğumuz anda kalmak, anı yaşamak tam olarak bu.
Çoğunlukla ne burnunuza gelen kokuları fark edersiniz, ne sağdan soldan gelen sesleri duyarsınız, ne de yediğiniz şeylerin tadını tam olarak alırsınız. Geçiştiriyoruz sayın seyirciler… Hayatı çok fena geçiştiriyoruz. Kafamızdaki sesler bizi öylesine meşgul ediyor ki hayatı dolu dolu yaşamaya vakit kalmıyor.
“İyi de nasıl üstesinden geleceğiz bunun?” mu dediniz? Öyle duydum sanki.
Öncelikle acele etmek yok; bebek adımları…
Zihnimiz de tıpkı vücudumuzdaki kaslarımız gibi. Pratik yaptıkça gelişecek, geliştikçe daha çok anda kalabileceksiniz. O yüzden ilk denemede “Of olmuyor!” deyip bırakmak yok; bebek adımlarıyla başlamak en güzeli. Önce bir-iki saniyelik çabalarla başlayın. Evet doğru duydunuz; yalnızca bir-iki saniye. Yeni bir şeye başlarken yaptığımız en büyük hatalar minik adımları küçümsemek ve daha büyüklerini atmaya çalışmak. Gözünüz korkunca, yapamayınca pes etmiyorsanız istediğiniz kadar büyük adımlar atabilirsiniz. Ama genellikle pes ediyorsunuz, öyle değil mi?
Duyularınızı kullanın!
Anda kalmak için duyularınızdan yardım alın; emin olun size çok yardımcı olacaklar.
Kendinizi sık sık durdurup (İlk etapta kendinizi durdurmak aklınıza gelmeyecektir, hatırlatıcı kullanın!) neyin kokusunu aldığınızı, etrafta nelerin olduğunu, hangilerinin durağan, hangilerinin hareket halinde olduklarını, hangi sesleri duyduğunuzu fark etmeye çalışın. Normalde görmediğiniz, duymadığınız birçok şeyi fark edip çok şaşıracaksınız!
Yemek yemeyi meditasyon haline getirin.
Çoğu zaman yemek yerken ya televizyon açarız (şimdilerle Youtube), ya da muhabbet ederiz. Bu alışkanlığımızın bize fazla yedirdiğini ve kilo aldırdığını biliyor muydunuz? Bu sürede ne yiyip yemediğimizi, ne kadar yediğimizi farkında bile olmadığımız için nasıl kaptırıyoruz ama… Sonra gelsin sodalar.
Yediğiniz yemekleri anda kalmak için araç olarak kullanarak hem farkındalığınızı arttırabilir hem de doyduktan sonra yemek yemeye devam etme alışkanlığınızdan kurtulabilirsiniz. Ağzınıza attığınız her bir lokmanın tadını almaya, hatta ayırt etmeye çalışın. Tuz/şeker miktarı nasıl? Sıcak mı, soğuk mu? O lokmanın içinde hangi tatları alabiliyorsunuz?
Kendinizle konuşmanın gücünden faydalanın.
Kendinize sorular yönelterek, telkin cümleleri kullanarak ana çekebilirsiniz. Benim en çok işime yarayan iki cümle var… Bunlardan bir tanesi başta da bahsettiğim gibi kendime “Şu anda bir sorun var mı?” diye sormaktır ki cevap genelde hep “hayır”dır. Bir diğeri ise “Düşünebiliyor musun? Şu anda herkes aynı anı yaşıyor, bütün dünya bu anın içinde…” diye kendimi bunu düşünmeye itmek. Belki bu olay size bana geldiği kadar ilginç gelmeyebilir. Sizin için çalışır mı bilmem; denemekten zararlı çıkmazsınız.
Zihin egzersizlerinden yararlanın.
Zihninizi yavaş yavaş anda kalmaya zorladıkça alıştıracaksınız; ta ki bunu alışkanlık haline getirene kadar.
Küçük İlham Kutusu(Alinti)