FREKANSINI YÜKSELT
nevin_76@yahoo.com.tr
Mart 02, 2021
1 Comments
Bütün yazılarım, uğraşım, çabam hep mutlu olmak için, ancak mutluluk durumu süreklilik arz etmiyor, üzüntü yada diğer tüm duygular gibi. Zaten sürekli mutlu olma hali zaten sanırım deliliktir :)
Ama bazen yaşanılan durumlar ağır gelir, içimizi acıtır. Bir an önce geçmesini isteriz, işte bu aşamada ne yaptığımız çok önemli.
İçimizi ne acıtıyor, ve oradaki duygumuz ne onu tanımlamak çok önemli. Örneğin uzun zamandır değer verdiğiniz, saygı duyduğunuz duyarlı ve dürüst olduğunu düşündüğünüz ve inandığınız bir kişi sizi hayal kırıklığına uğrattı ve yaşattığı bir durumla öyle olmadığını gördünüz. En üzücüsü de bunu izah etmeye çalışırken sizin gözünüzden bakamayıp durumu basitleştirmiş ve kendinizi izah edememiş olarak hissetmiş olabilirsiniz. O kadar güzel manevi değerlere sahip olduğunu düşündüğünüz için saygı duyduğunuz kişi bir gecede gözünüzde alçalmış ve saygısını yitirmiş olabilir. Ve bunların sonucunda canınız yanmış olabilir.
Burada ortaya çıkan ilk duygu hayal kırıklığı, sonra öfke, ama en çok kendimize öfke olabiliyor, o kadar işaretleri hissettikleriniz görmezliğe gelip karşınız da ki insana inandığınız ve yücelttiğiniz için. Ama zamanla bu düşüncenin yersiz olduğunu anlayacaksınız siz ne iseniz karşınız dakini de öyle görürsünüz. O size dürüst olmamış olabilir siz dürüstken, o sizin kadar hassas ve duyarlı olmayabilir, sizin kadar derin ve meneviyatı yüksek olmayabilir, daha bencil ve daha nobran olabilir. Bunun sorumlusu siz değilsiniz.
Örneği anladıysak, burada ortaya çıkan duyguları tanıladım. Sonra bu duygunun bedeninizde nerede sıkışıklık yarattığını izleyin, karnınızda mı, mideniz demi, omuzlarınız da mı bedeniniz de nerede. Sonra bunun şeklini düşünün, rengini ve somutlaştırın.
Bu duyguları neden yaşadınız bunlara odaklanalım karşımız da kine kızmamaya çalışarak, çünkü bu duygulara siz anlam yüklediniz, o zaten hep öyleydi belki görmek istemediniz, neden? Benim bilinç altımda hangi durum buna neden oldu.
Yani mesleğim gereği de öncelikle, durum ne bunun tespiti, tespit sonrası analiz neden böyle oldu , peki mevcut durumu nasıl düzeltebilirim, bir daha olmaması için ne yapabilirim. Yani DURUM, ANALİZ, AKSİYON :)
İşte durum kısmında takılıp kalırsanız ve bu durum uzun sürerse , artık sinir sistemi devreden çıkar, mutlu olmayı bırakın normal rutin işlerinize bile odaklanama olursunuz. Analiz kısmına geçin burası çok önemli işte burada sorularımızın cevabını bulmak kolay olmuyor, ama derin çalışmalarla mümkün. Aksiyon kısmında artık şunu düşünün sizi üzen o kişi yada durum için kendinizi üzmeniz kendinize yapabilceğiniz en büyük haksızlık değil mi? O zaman ne yapabiliriz , burada ruhumuzu dinlendirmek ve temizlemek için , meditasyon, nefes çalışmaları, dininiz neyse nasıl ibadet ediyorsanız, dua zikir artık her ne ise.
Sonra dinlediğiniz müziklere dikkat edin. Frekansınızı yükselten müzikler dinlememiz duygu durumumuz için çok önemli. Yukarıda resimde Dr. Masaru Emoto tarafından yürütülen bu çalışma, duygu, düşünce ve seslerin suyun kristalleşme biçimini nasıl değiştirdiğini gösteriyor. Bedenlerimizin aslında maddî bir varlık değil, titreşim hâlindeki frekanslar olduğunu söylemiştik; hatırlamamız gereken bir diğer şey ise vücutlarımızın %70'inin sudan oluştuğudur. Kısacası bu deney göz önünde bulundurulduğunda, dinlediğimiz müzikler neticesinde mâruz kaldığımız frekansların da bedenimizi şekillendirdiğini söylemek doğru olur.
Ve en önemlisi o kişileri bağışlayın gitsin, öfke bile enerjisel bağları artırır, bağları kesin ve yeni ve hak ettiğiiz enerjilerin hayatınıza girmesine izin verin. Artık ölü bir enerjiyi serbest bırakın.