Yeni Yılımız kutlu olsunnnn, Bir önceki yıldan çok daha güzel olsun , umutlarımızın gerçekleştiği mucizelere tanık olduğumuz sevdiklerimizle bol kahkahalı günler geçirdiğimiz, sağlığımıza , huzurumuza bol şükrettiğimiz bir yıl olsun , Kimin gönlünden ne geçiyor ne istiyorsa hayrına olacak şekilde gerçekleşsin :)
Mektupla haberleşilen zamanlardanmısınız ? Ben öyleyim o zaman
cep telefonu felan yoktu dolayısı ile watsup mesajları , email gönderileri,
sosyal ağlar vs. de yoktu ,ama iletişimde ruh vardı emek vardı. Sevgililer
aracılarla mektupla iletişime geçerdi dört gözle beklenirdi aracının taşıdığı
sevgilinin mektubu , diğer şehirlerdeki sevdiklerimize, yakınlarımıza mektup
gönderirdik “Merhaba Nihal ablacım satırlarıma başlamadan önce hasretle yanaklarından
öperim , orası nasıl buraları soğudu…” satırları ile başlayıp sonunda selamla özleme
bağlanan mis kokulu mektuplar.
Yıl başları ve bayramların da ayrı bir telaşı vardı,
kartpostallar seçilirdi herkese ayrı ayrı ,ben daha önce benzer yazımda da
belirtmiştim en çok yılbaşı kartpostallarını severdim herkes için ayrı ayrı
seçerdim nasıl bir zevkti başka bir büyü.
Şimdi büyü bozuldu telefonlarımız üzerinden gönderilen tebriklerin
, benzer mesajlaşmaların ruhu yok, otomatik çoklu gönderilen mesajlar, aman
ayıp olmasın diye gönderilen tebrikler, nasıl olsa çok kolay yazıp gönder tuşuna basmak gerekirse sana
gelen mesajı fw. Yap emek, zahmet yok nasıl olsa ..
Dijitalleşmek maalesef ruhumuzu da aldı , saflığımızı da …
Geçen Yıla minnet ve mutlulukla bakıyorum. Geçtiğimiz yılın bana yaşattığı tüm deneyimlerine teşekkür ediyorum. Sağlıklı ve huzurlu olduğum, Yiyecek ve içecek bulduğum, Her gün için teşekkür ediyorum. Dost ve yakınlarımla geçirdiğim Günler ve geceler için Onların yardımları ve güler yüzleri için, Benimle paylaştıkları zaman için Teşekkür ediyorum. Gelişmeme ve olgunlaşmama yardımcı olan, Büyüklüğümü ve gücümü göstermeme izin veren Tüm sınav ve zorluklara teşekkür ediyorum. Birçok farklı insan tarafından bana Sık sık sunulan sevgi ve yakınlık için Teşekkür ediyorum. Yüzümdeki gülümseme, zihnimdeki uyanıklık Ve başkalarına verebildiğim sevgi için teşekkür ediyorum. Zihnim bu düşüncelerle doluyken ve minnettarlığımın Zenginliğini taşırken, artık dikkatimi gelen yeni yıla çeviriyorum. Sıradan bilincimin dışındaki varlığım, Her şeyin benim en yüce iyiliğime göre oluşacağını biliyor. Ben, korunup kollandığımı biliyorum. Ben dünyamı daha iyi ve daha güzel şekillendiren Olumlu düşüncelerimi biliyorum. İçimden taşan şansı ve bereketi şimdiden hissediyorum. Şansım, şimdi şu an başlıyor. Şu an harika dünyamı yaratmaya devam ediyorum. Dünyamı değiştiriyorum, Dünyamı zenginleştiriyorum. Etrafımı saran sevdiğim her şeye ise Enerjimi vermeye devam ediyorum. Güzelliklerle ve içsel zenginliklerle doluyum. Tüm bunlar bana dış dünyamdan da geri yansıyor. Ben kendimle ilgilendikçe, benimle ilgileniliyor, Bana ihtiyaçlarım veriliyor. Ben kendime yakın oldukça, Çevremdeki insanlarda bana yakınlar. Bu gelen yıl yolumda ilerlemem, daha olgun, daha bilinçli ve daha uyanmış olmam için bir adım. Adım adım, basamak basamak Öz benliğime yaklaşıyorum Tüm o harika fikirlerim ve arzularım Artık bedene bürünüp gerçekleşiyorlar.
Kimisine göre yılbaşında ağaç süslemek Hristiyan geleneği ,bu nedenle ağaç süslemeye karşı önyargılı ve tavırlı. Ben yeni yıl yaklaşırken çam ağacımızı süslerim her yerin ışıl ışıl olmasını severim , başka bir duygu ve mutluluk verir bana çocukluğumdan beri , hele birde kar yağıyorsa o zaman keyfi daha da başka:) birde noel baba gerçek olsa :P
Ama aslında çam ağacı süsleme geleneğinin kökü Türklerin yenide doğuş bayramına dayanıyor. Amaç ne olursa olsun ne iyi hissettiriyor ise öyle yapın önyargılarınızdan sıyrılarak ,belki aşağıdaki bilgi bakış açışınızı değiştirir ve sizde çam ağacı süslemeye başlarsınız :)
– Hıristiyanların İsa’nın doğuşu olarak kutladığı Noel bayramı, aslında çok eski Türklerin yeniden doğuş bayramıdır.
– Türklerin, tek Tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı bulunuyor.
– Buna ‘Hayat Ağacı’ diyorlar. Bu ağacı, motif olarak sıklıkla halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliriz.
– Türklerde güneş çok önemli. İnanca göre göre gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık’ta gece gündüzle savaşır.
– Uzun bir savaştan sonra gün, geceyi yenerek zafer kazanır. Güneşin zaferini Türkler büyük şenliklerle akçam ağacı altında kutluyor.
– Güneşin yeniden doğuşu yeni bir doğum olarak algılanıyor. Bayramın adı: Nardugan (Nar = Güneş, Tugan, Dugan = Doğan) Doğan Güneş.
– Güneşi geri verdi diye Tanrı Ülgen’e dualar ediyorlar. Duaları Tanrı’ya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar.
– Bu bayram için, evler temizleniyor. Güzel giysiler giyiliyor. Ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar. Yaşlılar, büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar. Bu özel toplantıda yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerlemeler tüketiliyor. Bayramın, aile ve dostlarla bir araya gelerek kutlandığı takdirde ömrün çoğaldığına, uğur getirdiğine inanılıyor.
– Kutlamalarda kullanılan ve ve çok saygı duyulan ‘Akçam Ağacı’ yalnız Orta Asya’da yetişiyor. Bu yüzden kutlama geleneğinin Türklerden Hıristiyanlara geçtiği, bu kültürün Hunların Avrupa’ya gelişlerinden sonra yaygınlaştığı söyleniyor. İznik Konsili’nde pagan adeti görülen bu adet İsa’nın doğuşu olarak kabul ediliyor ve adet Hıristiyanlara geçiyor. Ama ağaç süsleme pek yok. Süsleme 16. yy’da Almanya’da başlıyor, daha sonra Fransa’ya geçiyor ve dünyaya yayılıyor.”
Çevremizde
iletişim kurduğumuz insanların her türlü olumlu olumsuz enerjileri bizi o yöne
doğru çeker , olumlu pozitif enerji yayan insanları seçerek ,diğerlerini de tamamen
hayatımızdan çıkartamıyor isek baş etme yöntemlerini bulmalıyız maalesef fanusun
içinde sadece seçtiğimiz insanlarla iletişim halinde olamıyoruz , negatif
enerji yayan insanlardan kendini koruyabilen başarılı insanlar ne yapıyor
aşağıdaki alıntıya bakıp feyz alalım J
Araştırmalar,
stresin beyin üzerinde kalıcı ve olumsuz bir etki yarattığını gösteriyor.
Birkaç gün bile strese maruz kalmak, beynin mantık ve hafızadan sorumlu, önemli
bir bölümü olan hipokampüsteki sinirlerin etkinliğini azaltıyor. Haftalar boyu
yaşanan stres, beyin hücrelerinin birbirleriyle olan iletişimlerini hasara
uğratırken, aylar süren stres ise, nöronları geri dönüşü olmayan bir şekilde
yok ediyor. Stres, başarınızı ciddi anlamda tehdit ediyor; kontrolden
çıktığında, beyniniz ve performansınız bundan büyük zarar görüyor.
İşinizle ilgili yaşadığınız stresin
büyük bir bölümü, işlerin yetişmesi ile ilgili olup, genelde kontrol edilebilir
bir gerginlik yaratır. Size asıl zarar verenlerse, sürpriz bir şekilde ortaya
çıkan beklenmedik durumlardır ve bu durumların kaynağı da çoğu zaman zararlı
insanlardır. Sebebi ister negatiflikleri, zalimlikleri ya da sadece nasıl
davranacaklarını bilmemeleri olsun, sizi strese sokan bu insanlarla baş etmeyi
öğrenmeniz gerekiyor.
İş hayatında başarıyı yakalamış
insanların ortak özelliği, stres anlarında duygularını nasıl yöneteceklerini
bilmeleridir. En büyük yetenekleri ise, zararlı insanları kendilerinden uzak
tutmanın yollarını yıllar içinde öğrenmiş olmalarıdır. Peki başarılı insanların
bu konudaki taktikleri nelerdir?
Özellikle her şeyden şikayet eden,
zararlı insanlarla aralarına sınır koyarlar
Her şeyden şikayet eden negatif
insanlar, sorunlara odaklandıkları için çözüm bulmada başarısız olurlar.
Kendilerini daha iyi hissetmek için, herkesin onlar gibi mutsuz olmasını
isterler. İnsanlar genelde kaba ya da duyarsız gözükmemek adına, bu insanların
şikayetlerini dinlemek zorunda kalır. Fakat insanlara anlayışlı davranmakla,
onların olumsuz duygularla dolu dünyasında çakılı kalmak arasında ince bir
çizgi vardır.
Bu durumdan kurtulmak için, bir
takım sınırlar koymanız ve gerektiğinde uzak durabilmeniz yeterlidir. Şöyle düşünün:
Bütün gün sigara içen birinin yanında oturup, dumanını solur musunuz? Her
şeyden şikayet eden insanlardan da bu şekilde uzak durmanız gerekir. Sınır
koymanın en iyi yolu, şikayet eden insana, bu problemi nasıl çözmeyi düşündüğünü
sormaktır. Bu soru karşısında ya susacak ya da sohbeti daha verimli bir yönde
devam ettirecektir.
Çatışmaları zararsız atlatırlar
Başarılı insanlar, duygularını
okuyabilir ve ona göre doğru hamleler yapabilirler. Bir anlaşmazlık anında,
kontrol edilemeyen duygular sizi istemediğiniz yollara sürükleyerek, ciddi
anlamda zarar görecek şekilde davranmanıza neden olurlar. O yüzden, zararlı
insanlarla aranızda bir anlaşmazlık çıktığında, savaş vermenin en mantıklı
yolunu seçip, kendinizi zamanı geldiğinde savunmalısınız.
Mantıksız durumların üstesinden
gelirler
Zararlı insanların davranışları o
kadar mantıksızdır ki, sizi kolayca çileden çıkarabilirler. Fakat bu konuda
dikkatli olmak lazım; kendinizi duygularınızın kontrolüne bırakıp, onların
oyununa gelmeyin.
Karşınızdaki insan ne kadar
mantıksız olursa, sizin de bu işin üstesinden gelmeniz aslında o kadar kolay
olur. Böyle durumlarda, konuyla aranıza duygusal olarak bir mesafe koyun ve o
kişiyle etkileşiminize, sanki bir bilim projesiymiş gibi yaklaşın. Duygusal
karmaşaya değil, sadece gerçeklere göre hareket etmelisiniz.
Duygularının farkında olurlar
Duygusal bir mesafeyi korumak,
farkındalık gerektirir. Damarınıza basan bir insanı, ne yaptığının farkında
olmazsanız, durduramazsınız. Bazen, işin içinden çıkmanın en iyi yolunu bulmak
için, durup düşünmeniz gerekir. Kafanızı toplayıp en iyi hamleyi yapmak için
kendinize zaman tanıyın.
Kimsenin keyiflerini kaçırmasına
izin vermezler
Tatmin ve keyif alma duygularınız,
diğer insanların düşüncelerine bağlıysa, kendi mutluluğunuzu kontrol
edemiyorsunuz demektir. Duygusal olarak zeki insanlar yaptıkları bir şeyden
mutluluk duyduklarında, kimsenin fikirlerinin ya da art niyetli yorumlarının
keyiflerini kaçırmasına izin vermezler.
Başkalarının sizin hakkınızda
düşündükleri konusunda tamamen kayıtsız kalmak imkansız olsa da, kendinizi
kimseyle karşılaştırmak zorunda değilsiniz. Ayrıca başkalarının fikirlerine
ihtiyatlı yaklaşmanız gerekir. Bu sayede, kendinize verdiğiniz değer
başkalarına bağlı olmadığından, zararlı insanların dedikleri ya da yaptıkları
sizi etkileyemez.
Unutmazlar
Duygusal zekaya sahip insanlar
kolay affeder ama bu, her şeyi unuttukları anlamına gelmez. Affetmek, hata
yapan kişiye ikinci bir şans vermek demek değildir; daha çok, yola devam
edebilmek için olumsuz durumları arkada bırakmayı amaçlar. Başarılı insanlar,
başkalarının hataları yüzünden bir açmaza düşmek istemedikleri için, olan
biteni arkada bırakıp, gelecekte de zarar görmemek adına kendilerini korurlar.
Kendileri hakkında olumsuz
düşünmezler
Bazen, diğer insanların
olumsuzlukları sizi de ele geçirir. İnsanların size davranış biçimleri
karşısında kendinizi kötü hissetmeniz normal, fakat bunu aşmak ya da olumsuz
duyguları daha da güçlendirmek, tamamen size bağlı. Kendiniz hakkında olumsuz
düşüncelere kapılmanız, sizi zayıf düşürür, içinden çıkılması güç bir duruma
sürükler. Üstelik çoğu zaman bu düşünceler, gerçeği yansıtmazlar. Dolayısıyla,
her ne pahasına olursa olsun, kendi kendinizi kötülemekten uzak durun.
Sorunlara değil, çözümlere
odaklanırlar
Dikkatinizi verdiğiniz yer,
duygusal durumunuzu da belirler. Eğer karşılaştığınız sorunlara
yoğunlaşırsanız, olumsuz hisleri ve stresi daha da uzatırsınız. Pozitif
duygular yaratıp stresi azaltacak bir kişisel verimlilik hissiyatı oluşturmak
için, içinde bulunduğunuz şartları daha iyi bir duruma sokacak eylemlere
odaklanmalısınız.
Zararlı insanların sizi ne kadar
zora soktuklarını düşünüp bu noktada takılı kalırsanız, gücü ele geçirmelerine
neden olursunuz. Yapmanız gereken şey, bu konuyla nasıl baş edeceğinize
odaklanmanızdır. Bu sayede kontrolü elde tutmak konusunda daha becerikli olur
ve onlarla olan etkileşiminizde yaşadığınız stresi azaltırsınız.
Aldıkları kafein miktarına dikkat
ederler
Kafein almak, adrenalin salgılamayı
tetikler. Dolayısıyla bir tehditle karşılaştığınızda, ya kaçmanıza ya da sert
bir şekilde tepki vermenize neden olur. Bu mekanizma, anında tepki verebilmek
için, mantıklı düşünmenizi engeller. Eğer ormanda bir ayı tarafından
kovalanıyorsanız bu iyi bir durum olabilir, fakat koridorda kızgın bir iş
arkadaşınızla karşılaştığınızda, bu refleks pek de sizin lehinize olmaz.
Uykularını alırlar
Stres seviyenizi kontrol edebilme
ve duygusal zekanızı artırmada, uyku çok önemli bir rol oynar. Uyuduğunuzda,
beyniniz deyim yerindeyse şarj olur. Gün içinde yaşadıklarınıza şöyle bir göz
atıp, gerekli olanları saklar, gereksizleri yok eder. Bu sayede zihniniz açık
bir şekilde uyanırsınız. Eğer uykunuzu yeterince almazsanız, öz denetim, dikkat
ve hafıza kapasiteniz azalır. Bununla birlikte uykusuzluk, stres hormonlarının
seviyesini de arttırır. İyi bir gece uykusu sayesinde, zararlı insanlarla olan
iletişiminizde daha pozitif, yaratıcı ve proaktif olursunuz.
Sonuç olarak, zorlayıcı insanlarla
etkileşime girdiğinizde, yukarıda bahsettiğimiz stres azaltan yöntemleri
kullanırsanız, beyniniz stresle daha etkin bir şekilde baş etmek konusunda antrenmanlı
olur. Bu sayede gergin durumların olumsuz sonuçlarını daha az hissedersiniz.
Bir ormanda iki kişi ağaç kesiyormuş.
Birinci adam sabahları erkenden kalkıyor, agaç kesmeye başlıyormuş, bir ağaç
devrilirken hemen diğerine geçiyormuş. Gün boyu ne dinleniyor ne öğle yemeği
için kendine vakit ayırıyormuş. Aksamları da arkadaşından bir kaç saat sonra ağaç
kesmeyi birikiyormuş.
Ikinci adam ise arada bir dinleniyor
ve hava kararmaya başladığında eve dönüyormuş. Bir hafta boyunca bu tempoda çalıştıktan
sonra ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başlamışlar.
Sonuç: İkinci adam çok daha fazla ağaç
kesmiş. Birinci adam öfkelenmiş: "Bu nasıl olabilir? Ben daha çok çalıştım.
Senden daha erken ise başladım, senden daha geç bitirdim. Ama sen daha fazla ağaç
kestin. Bu isin sırrı ne?"
ikinci adam yüzünde tebessümle yanıt
vermiş: "
Ortada bir sır yok.. Sen durmaksızın
çalışırken, ben arada bir dinlenip baltamı biliyordum. Keskin baltayla, daha az
çabayla daha çok ağaç kesilir.
"Kendimizi geliştirmek, baltamızı
bilemektir. Kendimize zaman ayırıp, yaşamımızı objektif bir bakışla gözden
geçirmektir. Zayıf bulduğumuz alanlarımızı geliştirmek için caba göstermektir.
Bu, zihnimizin, ruhumuzun, karakterimizin güçlenmesi için olmazsa olmaz bir koşuldur.
Delhi'deki ünlü tapınakta Sokrat’ın su sözü yer alir: "insan Kendini Tanı."
Kendini tanımak, su anda olduğumuz noktayla olmak istediğimiz nokta arasındaki
yoldur. Kendini tanımak, kendimizi nasıl gördüğümüz ile başkalarının bizi nasıl
gördüğü arasında fark olmaması anlamına gelir. Bireysel ve is yaşamımızda başarılı,
mutlu ve doyumlu olmak istiyorsak, baltamızı bilemek için kendimize zaman ayırmalıyız.
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi
yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hâlâ yalnızsan için rahat olsun. Giden
zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir
gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o
her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan, “Bu kuşun
kanadı neden beyaz değil?” diye bir soruyla bile karşılaşabilirsin.
***
İki ucu keskin bıçaktır bu işin.
Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede
hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen, “Ama
senin için şunu yaptım” derken o, “Şunu yapmadın” diye cevap
verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka aklına hiç getirmediğin bir
iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.
Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. “Peki
o ne yaptı?” deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya
yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik
yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne
yapabilirsin ki onun için? Senin hayatı ıskalama lüksün yok. Onun varsa,
bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
***
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. “Acılara
tutunarak” yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar
da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın
ki... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu
oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç girmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara
tanık olmak da keyif verecek sana. Yine içeceksin rakını balığın yanında.
Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası... Sen yüreğinin sesini
dinleyenlerdensin ve biliyorsun ki aslolan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler,
ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yaşadığın sürece o yürek var
olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın
sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen
cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
30 Nisan annemin doğum günü o benim her şeyim, varlığı mutluluk sebebim, karşılıksız fedakarlığı kendinin önüne hep bizi koyuşu , kendi hayatını yaşayamamış hep bizim için yaşamış olması içimde sızıdır hep.Ne yapsam hakkını ödeyemem , herkesin annesi öyledir kendine ama benim annem başkadır bana. 71 yaşına girdi aradım birde facebook açmıştık ona ordan herkes kutlamış sen geç kaldın dedi muzurca :) sonra dedi ki 71 yıl çok hızlı geçti sanki dün gibi çocukluğum ,gençliğim, ama birde yaşananlara baktığımda çok uzun gibi.
Hayat böyle hızlıca gelip geçiyor öylede böylede , o zaman öyle böyle geçmesin hakkını vererek geçirelim bize değer veren ;değerli insanlarla mutlu anlar yaratalım kendimize.
Çayda akan su gibi , çölde esen yel gibi
İşte bir günü daha kayboldu ömrümün.
Ben ben oldukça iki günün gamını bir çekmem.
Biri geçip giden gün biri gelecek gün.
Farkındalık
“anda kalmaktır”nerdeyse tüm
yazılarımda bahsettiğim gibi geçmişin pişmanlıkları geleceğin endişesini
yaşamadan o an yaşadığın durumda olmak , örneğin güzel bir manzara karşısında
sadece o anda olmak bundan keyif almak, bir çoğumuz anları o kadar çok
ıskalıyoruz ki o anların içinde ki küçük mucizeleri yada işaretleri göremiyoruz.
Anda
kalan insan daha az streslidir, tekamül seviyesi daha çok artmıştır, daha fazla
olgunlaşmış ve olaylara bakış açısını geliştirmiştir. Anda
kalmayı bir nebzede başarabilmek için, hemen aşağıdaki egzersizlere başlayalım, yaşıyorsak hakkını verelim amaç
mutluluk ve huzur olsun gerisi hikaye…
Aşağıdaki egzersizi günün istediğiniz zamanında 2
dakikanınızı ayırarak yapabilirsiniz. Hatta şimdi hemen yapmanızı öneririm.
Saatiniz ile 2 dakikalık bir zaman dilimi tutun. Mümkünse 2 dakikadan
geriye sayan bir sayaç olabilir.
Dikkatinizi bu 2 dakika süresince nefesinize verin. Örneğin Sadece
karnınızın şiştiğini ve indiğini veya havanın burun deliklerinden
girmesini hissedin ve dikkatinizi verin. (Nefesinizi karından alıp,
verebilirseniz bu egzersiz diyafram nefesi almanıza da yardımcı olur)
Karnınız her şiştiğinde nefesinizi sayın. Karnınız şişti “1”, indi
tekrar şişti “2” gibi. Böylece “10” a kadar devam edin. “10” a
geldiğinizde tekrar “1” den başlayın.
Dikkatiniz nefesinizden başka bir yere kayarsa (ki bu normal bir
durum) örneğin bir düşünce fark edersek, tekrar “1”den başlıyoruz.
Amacımız düşüncenin gelmemesi değil fark ettiğimiz anda tekrar nefese
odaklanıp “1” den başlamak.
Asla “10” a kadar gelemediğimiz için veya hep düşünceler olduğu için
kendimizi yargılamıyoruz. Masumca tekrar nefesimize odaklanıyoruz.
Bir performans hedefimiz yok. “10” a kadar
gelemediğimizde bu bir problem değil. Bazen düşüncelerin içinde kaybolabiliriz.
Bu da normal.
Bu egzersizi günde istediğiniz bir zaman diliminde veya istediğiniz sayıda
yapabilirsiniz. Eğer hoşunuza giderse süreyi attırabilirsiniz.
Düzenli uyguladığınızda gün içerisinde odaklanma ve farkındalık yeteneğinizin
geliştiğini göreceksiniz
Ağzından
çıkan cümlelere dikkat et, çünkü gerçekliğin olur , atalarımızın da dediği gibi
“ağzımızı hayra açalım”. Kötü ve olumsuz cümlelerin frekansı düşüktür ve düşük
frekans düşük frekansı çeker ve sürekli aynı kötü şeyleri tekrar tekrar
yaşarız. Güzel ve olumlu cümleler kurdukça rahatlar ve frekansımızı yükseltiriz
dolayısı ile yüksek frekanslı olay ve durumları çekeriz. İnanarak hissederek tekrarlayalım
olumlama cümlelerimizi.
İnan kişi motivasyonu yüksek reformcu
olabiliyor, çünkü şüpheci ve katı gerçekliğin gözünü kokutmasına izin vermiyor ,güzel
şeylere inanıyorum mucizelere inanıyorum, inanmayı seçiyorum J
ŞANS
Bence en yüksek enerjili kelimelerden biri ve kesinlikle olumlama yaparken
kullanılmalıdır.
"Şans yıldızım her gün yükseliyor ve şansım artıyor"
ENERJİ
Bu kelime bilinçaltı kodlarında yoğun şekilde işleme sebep olan bir kelimedir.
Olumlamalarda mutlaka kullanmanız gereken bir kelimedir.
"Bugün enerji doluyum. Enerjim tüm potansiyelimi arttırıyor.
SEVGİ
Yüksek bilincin kelimesidir. Kaynağa bağlıdır. Kaygılarınızı ve negatif
enerjinizi azaltacaktır.
" Ben sevgiyim. Ben tüm yüreğimde sevgiyi yaşıyorum. Tüm enerjim sevgi
kaynağına bağlı."
AFFET
Çok güçlü ve güzel bir kelime. Olumlamalarınızda size çok faydalı gelecek bir
kelime.
" Kendimi Geçmişimi ve Tüm Her şeyi affediyor ve Beni engelleyen
enerjileri çözüyorum"
AKIL
Mutlaka kullanmanız gereken bir olumlama kelimesi. Bilince ve bilinçaltına
sesleniyor.
"Yaşamım aklımla ve bilgeliğimle yükseliyor. Aklım sorunlarımı çok kolay
bir şekilde çözüyor"
SAĞLIK
Bedenin ve ruhun en önemli ihtiyacı sağlıktır. Mutlaka bu kelimeyi
olumlamalarınızda kullanın.
"Sağlıklı ve İyi bir hayatım var. Tüm bedenim sağlıklı ve ruhum
dingin"
HUZUR
Muhteşem değerli bir kelime olumlamalarımızın asıl amacı temelde budur.
Olumlamanın en önemli cümlelerini oluşturur.
"Huzur tüm bedenimi ve çevremi sarıyor ve zihnimi kuşatıyor"
Geçmiş günü beyhude yere yâd
etme,
Bir gelmemiş an için de feryat etme
Geçmiş gelecek masal bunlar hep
Eğlenmene bak ömrünü berbat etme.
Niceleri geldi, neler
istediler,
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler.
Dünyada ne var, kendine dert
eyleyecek,
Bir gün gelecek ki can bedenden gidecek,
Zümrüt çayır üstünde, sefa sür iki gün...
Zira senin üstünde de otlar bitecek
Yaşamak Güzel Şey Doğrusu Üstelik Havada güzelse Hele gücün kuvvetin yerindeyse Elin ekmek tutmuşsa bir de Hele tertemizse gönlün Kimseden korkmuyorsan dünyada Hele kar gibiyse alnın Yani kendinden kormuyorsan Dostuna güveniyorsan Üstelik havada güzelse İyi günler bekliyorsan hele İyi günlere inanıyorsan Çok güzel şey doğrusu Yaşamak güzel şey
Mevlana'ya ait her bir öğreti başka bambaşka... , bu şiiri yıllar önce ilk okuduğumdan bugüne; her okuduğumda ,aklıma her gelişinde, dudaklarımdan her mırıldanışımda içimde ılık ılık bir şeyler akar , gözüm değil yüreğim okur, beynim değil kalbim algılar, erir , akar.
İyi ki var olmuş iyi ki bizim olmuş..
Üzülme! Dert etme can! Görebiliyorsan, Dokunabiliyorsan, Nefes alabiliyorsan, Yürüyebiliyorsan, Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları söyleme bana Elinde olanlardan bahset can!…
Üzülme! Geceler hep kimsesiz mi geçecek? Gidenler dönmeyecek mi? Yitirdiğin her ne ise Bir bakarsın yağmurlu bir gecede Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış Bil ki Güzellikler de var bu hayatta Gel git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin? “Hüzün olgunlaştırır” “Kaybetmek sabrı öğretir” Şimdilerde bol bol dua et Hasat yakındır can! Kaderini sev! Varsa kederini de sev! Üzülme hastalıklarına Gör, hangi günahlarına kefaret olacak Terk edildin diye de üzülme Demek ki sevebilecek bir yüreğin var Geçmişi unut, hiç yaşanmamış gibi davran Buluttan nem kapma! Döküver kirpiklerinden sonbaharı Bir gün ama bir gün mutlu tebessümlerle kol kola gireceksin Koklayacaksın yağmur sonrası toprakları Yükleyeceksin ruhunu kelebek kanadına Uçacaksın semalara sevdiklerinle can! Kim demiş ebemkuşağı yedi renk? Bakmakla görmek arasındaki farkı çözdüğünde Anlayacaksın ne demek istediğimi can! Sana tanınan süre üzülmeye değecek kadar uzun değil Herkes gibi sende sonsuzluğa gün gelip kanat çırpacaksın Hayatın telaşından insan pek farkında olmuyor ama Kum saati alta doğru hızla akıp gidiyor Henüz aşılmamış çok yolların var
Hiç mi güzellik yaşamadın? Ufacık bir hatırımda mı yok yanında? Hayatın ellerini bırakma! Küsme! Hadi mavilerini giyin çık dışarı! Denizle cilveleşen martılar gibi hayata kur yap! Yitirdiğin güneş için sevda türküleri söylemeye devam et! Ölümlüde olsa hayat, ölümsüz bakışlarla bak! Kaçmakla kurtulamazsın ki; Yalnızlıktan, hüzünlerden, hayattan Ayakta kalman gerek, yaşaman gereken can! Hayat senide içinde görmek istiyor Hadi yaklaş! Unutma ki
“Yapmadıklarının kazası yok!” Ve yine unutma ki “Aydınlık geceye hiçbir zaman yenik düşmedi” can!
Günlük telaş içindeyiz sürekli , bir yere yetişme, bir işi zamanında bitirme, yapılacak ödenecek işlerin kaygısı , özel hayatımızda ve sosyal yaşantımızda yaşanılan istenmeyen durumlar ve bunun yarattığı olumsuz duygular.
Böyle gitmez !! bir süre sonra sinir sistemimiz alarm vermeye başlar ilerleyen dönemlerde ise kronik rahatsızlıklar baş gösterir. Öncelikle mutlaka kendimize rahatlatmak için izin vermeliyiz farkındalığımızı yüksek tutmalıyız. Şunu unutmayalım bir insana kendinden başka hiç kimse yardımcı olamaz, olumsuz duygulardan beslenmek yerine olumlu duygular geliştirerek huzur bulmayı hedef edinelim.
Rahatlama teknikleri ile ilgili farklı yöntemler var genel olarak kullanılan basit yöntemleri bizler için aşağıya ekledim.
Huzurla kalın..
Bu adımları haftada birkaç kez uygulayın ve psikolojik olarak rahatlamanın keyfini çıkarın.
Hepimiz zaman zaman hayatın zorluklarının sıkıntısını yaşarız.
Psikolojik rahatlamaya harcanan zaman sıkıntılarınıza doğal yolla deva olur.
Tabi dinlenme (relaxation) başlı başına bir sanat formudur ve öğrenilmesi gerekir.
Zihninizi açmak ve anı yaşamak için bu altı adımı deneyin:
Adım 1: Psikolojik Rahatlama İçin Zaman Yarat
Zaman yaratmak belki zor olabilir ama inan bana, buna değer.
Muhtemelen bir saate ihtiyacın olacak, bir saat olamıyorsa da ayırabildiğin zaman idare edecektir. Bu süre boyunca dikkatinin dağılmayacağına emin ol. Psikolojik rahatlama için aşağıdaki maddeleri uygulamaya çalış.
Adım 2: Dinlen
İlk adım hayatın bugünlerde yaşandığı telaşlı ve hızlı tempodan yavaşlamak.
Bunun için zihninin özgürce dolaşmasına izin verecek çok basit aktiviteler iş görecektir.
Bildik bir yemek pişirmek, müzik dinlemek, bir yürüyüşe çıkmak—senin için en iyi olan şey neyse onu yap.
Eğer ilerlemeli kas gevşemesi ya da meditasyon gibi daha biçimsel bir şey kullanmayı tercih edersen, bu da işe yarar.
Dinlenme için alkolden kaçınmaya çalış— Alkolün yan etkileri vardır ve odaklanmanı sürdürmeni zorlaştırır.
Benzer şekilde televizyon gibi çok dikkat dağıtıcı şeyler de dinlenmeni zorlaştıracaktır.
Zihin açılmak için alana ihtiyaç duyar.
Adım 3: Olumlu duygular bul
Olumlu duyguların yerini saptamak için hafızanı kullan. Psikolojik rahatlama için hayatındaki iyi bir ana odaklan.
Çok büyük bir şey olmak zorunda değil ama ola da bilir.
Basitçe güzel bir koku, iyi yapılmış bir işin verdiği tatmin duygusu hatta yıllar önceden bir hatıra bile işe yarayacaktır.
Bir süre için o hatıraya odaklan ve o duygunun seni tamamen sarmasına izin ver.
İstediğin kadar keşfet.
Adım 4: Şükret
Hayatta minnettarlık hissettiğin bir ya da iki şeyi düşün.
Bunlar herhangi bir şey olabilir ama insanlar genellikle aile ya da arkadaşlık gibi ilişkileri tercih ediyor.
Ya da belki sağlığın hatta son zamanlarda sana küçük bir iyilik yapmış biri bile olabilir.
Zihninin bir süre için bu hissin üzerinde durmasına izin ver.
Adım 5: Geçmişten gelen olumsuz düşüncelere el salla
Zihninin özgürce dolaşmasına izin verdiğinde, bazen olumsuz duygularda takılı kalabilir. Bunları fark etmeye çalış ve olumsuz duyguların uzaklaşmasına izin ver.
Onları bir yana itmek değil, sadece fark etmek ve kabullenmek önemli; tıpkı sokaktan geçerken karşılaştığın bir tanıdığa el sallamak gibi.
Sonra usulca zihnini olumlu bir düşünceye ya da minnettar olduğun bir şeye yeniden odakla.
Adım 6: Derin odaklan
Bir müddet sonra, muhtemelen daha huzurlu bir ruhsal duruma gireceksin.
Burada sanki daha fazla zamanın varmış gibi hissedeceksin… …
…ve bu zaman sana ait.
Şimdi seçme hakkına sahipsin.
Eğer bu şekilde olmaktan keyif alıyorsan, devam et.
Eğer durumu devam ettirecek meditasyona yönelik bir şey varsa aklında, dikkatini ona verebilirsin.
Okumaya niyetlendiğin bir kitabı aç, günlük yazmaya başla, bir resim çiz ya da ilgilendiğin şey neyse onu yap.
Ama eğer bir aktivite seçersen, bunun derin odak halini bozmayacak bir şey olduğuna emin ol.
Televizyonu açmak, örneğin, büyük olasılıkla anı mahvedecektir.
Online alışveriş, haberleri okumak ya da video oyunları oynamak hissiyatı devam ettirmeye yardımcı olmayacaktır.
Tüm bunlardan çok daha iyisi derin odak hissini uzatabildiğin kadar uzatmak — hatta anın tadını çıkarmaktan başka hiçbir şeye odaklanmıyor olsan bile.
Aslında: özellikle anın tadını çıkarmaktan başka hiçbir şeye odaklanmıyorsan.
Neden haftada birkaç kez bu altı adımı denemeyesin ve seni nasıl hissettirdiğini görmeyesin ki…?
(Alıntı)
Bugün günlerden umut, öyle olsun
istedim içimden öyle geldi J
hava pırıl pırıl , gökyüzü masmavi, hangi durumda olursak olalım şükür edilecek
bir sürü şeyimiz var, içini öfkeyle dolduran kişi bilmiyor ki kendini yediğini
güneşin, mavinin yaşadığı anın kıymetini bilmediğini ve ömrünü boşa
harcadığını.
Sağlığımız çok kıymetli, ailemiz çok
kıymetli , gülümsememiz, huzurumuz çok kıymetli , ne için yaşar ki insan ; hep
bir şeylerin kaygısı içinde anın kıymetini bilmeden yaşıyoruz oysa ki hayat çok
kısa ,hayatımızın son anlarında dönüp baktığımızda neden pişman olacağız neyin
zaferini yaşayacağız bir an bunu düşünüp hissedelim.
Kendi adıma gerçekten bilerek
isteyerek bir insanın canını yakmadıysam , helalinden paramı kazanıp kimsenin
rızkına girmediysem, vicdanım temizse , gerçek dostların kıymetini bildiysem ,
etrafımda doğru insanlar biriktirdiysem, istediğim şeyler için konforu bırakıp
riske girdiysem, anımın kıymetini bilip yüzümü güldüren insanlarla çevreleyip,
gülmek için sebep yarattıysam, acılarımı küçümseyip,sevinçlerimi mutluluğumu
büyüttü isem , kavganın başlangıcı olmayıp haklılığımı sonuna kadar savunacak
cesareti bulduysam çok ta pişmanlığım olmayacak.
“Kardeşim sen, düşünceden ibaretsin,
geri kalan et ve kemiksin, gül düşünürsün gülistan olursun, diken düşürsün
dikenlik olursun”
hatta olsun diye yapılması
gerekenden daha da fazla üstelersin. Aşktır; değer verirsin, ödün
verirsin, sevgiden de öte saygı gösterirsin, olmayacak kaç şey varsa bir araya
bile getirirsin.
bakarsın, ne anlattığını anlayabilmiş(?) ne de çözüm için bi şeyler yapma
gayretinde. İştir; sabahlarsın, "olsun" diye ailenden çaldığın
zamanı oraya verirsin.
Dosttur; hayatta kimseyi dinlemediğin kadar dinler, kendine ayırmadığın onca
şeyi "ona" ayırmaya çalışırsın. sonra olayın içinden kendini
çıkartır şöyle karşıdan yaptıklarına bir bakarsın. bakarsın ki her şey
başladığın gibi! olmuyorsa, olmuyordur!
gönlün rahat mı? elinden geleni yaptın mı? cidden olmuyorsa
zorlamayacaksın. Can yücel
Günlük telaşın içinde hiç ölmeyecekmişiz gibi anın kıymetini bilmeden yaşayıp gidiyoruz. Öfkelerimiz , kırgınlıklarımız , hırslarımız geçmişin üzüntüsü geleceğin kaygısı içinde sona doğru gittiğimizin farkında varmıyoruz.
Oysa ki ömür dediğimiz şey çok hızlı gelip geçiyor , hayal edelim ölümün tam kıyısındayız neyin pişmanlıklarını duyardık keşke yapsaydım yada yapmasaydım dediğimiz ne olabilir ?
Hiç bir şeyi ertelemeyelim sevdiğiniz insana sevdiğinizi söyleyin , saçma bir nedenden dolayı kırgın olduğunuz sizin için önemli olan kişiyi arayın gerekirse özür dileyin , ailenizi daha sık arayın, daha sık görüşmeye bakın , bırakın bayramları sadece sizi gözleyen ve özleyen anne babanızla geçirin , birlikteyken gün gelecek bugünleri onların varlığını özleyeceğinizi bilerek o anın kıymetini bilerek yaşayın , sonraki bayramlarda kabirlerinin başında içiniz sızlamasın keşke... demeyin.
Hayatta en değerli şey paranız , arabanız, sahip olduğunuz maddi olanaklar değil sağlığınız ve huzurunuzdur. Etrafınızı size huzur veren insanlarla çevirin , az olsun ama öz olsun yalansız, çıkarsız sizi sizin kadar düşünen dostunuz ,eşiniz olsun.
En önemlisi keşke dememek için hiç bir şeyinizi yarına bırakmayın yarın her şey için çok geç olabilir. Nevin.
Yarın Çok Geç Olabilir !
Söylemek İstediğin Ne Varsa Bu Gün Söyle...
Gizli, Saklı Hiçbir Şey Kalmasın Aramızda...
Güzel Anılar Bırakalım Yarınlara...
Hiçbir Şeyden Çekinmeden, Korkmadan Aklımıza Ne Geliyorsa Yapalım Bu Gün...
Düşlerimizde Ne Varsa Söyleyelim...
Her Şeyi Konuşalım Bu Gün...
Duygularımızın Katili Olmasın Sessizlik...
Söylemek İstediğin Ne Varsa Bu Gün Söyle...
Şimdi Söyle...
Hemen Söyle...
Yarın Çok Geç Olmasın!
Kışa Kalmasın Hiçbir Şey...
Hiçbir Şeyi Ertelemeyelim...
Hiçbir Şey Yarım Kalmasın...
Yarın Çok Geç Olabilir
Unutma!
Yaşanan An Bir Daha Yaşanamıyor...
Satın Alınamıyor Geçen Günler...
Gelecek Bilinemiyor...
Ve Zaman Hızlıca Akıp Geçiyor...
Görüyorsun Her Şey Değişiyor...
Sakın Erteleme Geleceğin Günü...
Yarın Çok Geç Olmasın!
Uzun Zaman Aradığını Bulmalısın Bu Gün...
Yok Etmeden, Çoğaltarak Geleceğin Düşlerini...
Elde Etmelisin Özlemlerini...
Hasretin Bitmeli...
Ya Hasretin Bitmeli Ya da Unutmalısın!
Çünkü Yaşam Beklenmedik Bir Anda Bildiğini Okuyabilir...
Ataol Behramoğlu'nun bu şiiri anı yaşamanın ve yaşadığımız anın kıymetini bilmenin en güzel örneği bence .Bir çoğumuz maalesef geçmişin pişmanlığı geleceğin endişesi nedeni ile bulunduğumuz anların hakkını veremiyoruz.
Yaşadığımız tüm güzelliklerin hakkını verebilmemiz dileğiyle... Şiir zamanı :)
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Hangimiz istemeyiz ki bolluk bereket ve zenginlik içinde yaşamayı , çoğumuz ödemelerle alakalı aynı kısır döngü içine giriyoruz , sürekli gider listesi ve elde kalan yada kalamayan para durumu, ay sonunu çıkartmanın umudu.
Okuduğum kişisel gelişim kitaplarında aslında bu durumun sürekli giderlerimize ve borçlarımıza odaklanmamız nedeni ile yaşadığımız aktarılıyor.
Peki ne yapmalıymışız bu konuda olumlamalar yapılması öneriliyor tabiki hepsinde olduğu gibi hissederek ve inanarak.
Nevin.
Zihninize; inanmasanız bile, aşağıda belirteceğim önermeleri yükleyin Yüksek benliğimiz; vereceğimiz tüm mesajları birer gerçeklik olarak alır ve gerçekleştirirken bizim sınırlı zihnimizin farkında olamayacağı kadar yaratıcı yöntemlerle çalışır
İkinci kural, herşeyin Şimdi’de olduğunu imgelemek ve yer yer sözlü ifadelerle bunu güçlendirmektir
Üçüncüsü; bu yöntemin daha etkin olmasını istiyorsanız, bu olumlamaları uyumadan hemen önce tekrarlamaktır Böylece; bu olumlamalar, uyuduğunuz süre boyunca negatif kesintilere uğramaksızın, bilinçaltınıza işleyecektir
”Sevgili Yüksek Benliğim; seni, yaşamıma, bereket ve bolluğu çekmen için programlıyorum Şüphesiz ki, sen bunun için gereken yaratıcılığa ve sınırsız güce sahipsin Para enerjisini; yaşamıma, kolaylıkla ve çabasızca çekiyorumYaşamımda herşey, bana ve diğerlerine yetecek kadar bol ve bereketli Yeryüzü; zenginliklerle doludur ve kaynaklar, herkes için yeterlidir öyle zenginim ki, bunu diğer herkesle de paylaşabiliyorum Paylaştıkça, zenginleşiyorum Tüm enerjimi, bolluğa ve mutluluğa yoğunlaştırıyorum Her varlık; kaynaklardan yeterince faydalanabilsin, bunun mutluluğu yaşamımızın tüm alanlarına yansısın”
Bu olumlamaların dışında; yapmamız gereken şeylerden biri de, kullanmadığımız eşyaları bir başkasına vererek, oluşan enerji blokajlarını kaldırmaktır, böylece yenilerinin yaşamınıza girmesine olanak sağlamış olursunuz, evrende boşluk yoktur, oluşturduğunuz her boşluk, en kısa zamanda doldurulur Bir diğeri, paylaşmaktır Paylaşarak, zenginleşirsiniz Evinizde ve çalışma ortamınızda; dağınıklığa izin vermeyin, herşey mümkün olduğunca belirli bir düzen içinde olsun, böylece enerjinizi, gereksiz şeylere harcamamış olursunuz Enerjinizi, ödenmemiş borçlara odaklamayın, aklınıza geldikçe onlara ışık gönderin ve yüksek benliğinizden, bunlara çabasızca ve en kısa zamanda çözüm bulmasını isteyin Zihninizi, paranın nereden geleceğini düşünerek, koşullamayın Bu sınırlamaları getirdiğinizde, para enerjisini çekemezsiniz Yüksek benliğiniz, sizin için gerekli yolları bulur ve gerçekleştirir, buna mutlak olarak inanın
Yaşamınızın, bolluk ve bereketle dolu olmasını diliyorum
Hayatta kontrol edemediğimiz bazı gerçekler vardır. Başkalarının davranışlarını, kendi duygularımızı ve yaşamda karşımıza çıkacak olayları yönetemeyiz. Bu gerçekleri olduğu gibi kabul etmek, huzurlu hissetmeyi de beraberinde getirir.
Hayatımızda değiştirebileceğimiz şeyleri değiştirmek için elimizden geleni yapıp, değiştiremeyeceklerimizi de olduğu gibi kabul etme becerimizi arttırmaya çalışarak kontrol edemeyeceğimiz şeyler nedeniyle zihinsel ve fiziksel yorgunluk yaşamayız.
Başkalarının davranışlarını yönetemeyiz.
Herkesin kendi doğrusu ve yanlışı vardır. Karşınızdaki kişi kendi istemediği sürece değişmez. Kişinin davranışının sorumluluğu sadece ve sadece kendisine aittir. Karşınızdaki izin vermediği sürece sizin bu süreçte hiçbir payınız olamaz.
Kişinin davranışının sorumluluğu sadece ve sadece kendisine aittir.
Çevremizdeki insanların davranışlarına dair bir kontrolümüz yoktur. Ancak onların davranışları karşısında nasıl davranacağımız ve ne şekilde durmayı seçeceğimiz konusunda kontrol bize aittir. Karşımızdaki kişinin davranışlarına göre ona ne kadar yakın durmayı tercih edip etmeyeceğimize biz karar veririz.
Duygularımızı yönetemeyiz.
Kendimiz üzerinde kontrolümüz vardır, ancak bu kontrolün içine duygularımız dahil değildir. Duygularımız kontrolümüz dışındadır. Ne hissedip ne hissetmeyeceğimizi belirlememiz mümkün değildir. Ancak bu duyguyla nasıl başa çıkacağımızın kontrolü bize aittir.
Örneğin; birine çok öfkelenmenize rağmen ona bağırmamayı seçebilirsiniz. Ancak karşınızdaki kişiye öfkelenmeyi önlemek elinizde değildir. Ya da karşınızdaki kişi sizi kıracak bir davranışta bulunduğunda üzülmeyi engellemeniz elinizde değildir ancak sizi kırdığı için ilişkinize bir mesafe koyma davranışı elinizdedir.
Yaşamda karşımıza çıkacak olayları yönetemeyiz.
Geleceğin neler getireceğini bilme arzusu, korku duygusundan kaynaklanır. “Ya karşılaşacağım şeyle baş edemezsem”? Bunu düşünmek ve sürekli önlem almaya çalışmak bizi hiçbir şeyden korumayacağı gibi strese de neden olur. Çünkü hayatımızda kontrol, ele geçirebileceğimiz bir şey değildir.
Kötü haber, hayat bizim istek ve planlarımıza her zaman uymaz. İyi haber ise; her neyle karşılaşırsak karşılaşalım bu değişime uyum sağlayabiliriz.
Ne işler daima planladığımız gibi gelişir ne de planlar daima istediğimiz gibi sonuçlanır. Bu cümle kaygı uyandırıyormuş gibi görünse de aslında kaygının kontrol edilmesi sağlar.
Şöyle ki, geleceğin bütün hatlarıyla tasarlanamayacağını ne kadar kabul edersek, karşımıza çıkanları o kadar kolay göğüsleriz.
Planlanmadan karşımıza çıkan onca şey varken, geleceğe dair sürekli öngörüde bulunmaya çalışmak kişide yoğun bir stres yaratır. Bu stresle başa çıkabilmenin en iyi yolu, “geleceği tahmin dahi edemem, gelecek geldiğinde neler yapabileceğimi göreceğim” cümlesini, düşünce repertuarınıza katmanızdır.
Olumlama yapıyorsanız aşağıda ki temel cümleleri kullanmak önemliymiş, ancak asıl önemli olan bu cümleleri söylerken gerçekten hissetmek.Faydasını görmemiz dileğiyle haydi başlayalım :)
ŞANS
Bence en yüksek enerjili kelimelerden biri ve kesinlikle olumlama yaparken kullanılmalıdır.
"Şans yıldızım her gün yükseliyor ve şansım artıyor"
ENERJİ
Bu kelime bilinçaltı kodlarında yoğun şekilde işleme sebep olan bir kelimedir. Olumlamalarda mutlaka kullanmanız gereken bir kelimedir.
"Bugün enerji doluyum. Enerjim tüm potansiyelimi arttırıyor.
SEVGİ
Yüksek bilincin kelimesidir. Kaynağa bağlıdır. Kaygılarınızı ve negatif enerjinizi azaltacaktır.
" Ben sevgiyim. Ben tüm yüreğimde sevgiyi yaşıyorum. Tüm enerjim sevgi kaynağına bağlı."
AFFET
Çok güçlü ve güzel bir kelime. Olumlamalarınızda size çok faydalı gelecek bir kelime.
" Kendimi Geçmişimi ve Tüm Her şeyi affediyor ve Beni engelleyen enerjileri çözüyorum"
AKIL
Mutlaka kullanmanız gereken bir olumlama kelimesi. Bilince ve bilinçaltına sesleniyor.
"Yaşamım aklımla ve bilgeliğimle yükseliyor. Aklım sorunlarımı çok kolay bir şekilde çözüyor"
SAĞLIK
Bedenin ve ruhun en önemli ihtiyacı sağlıktır. Mutlaka bu kelimeyi olumlamalarınızda kullanın.
"Sağlıklı ve İyi bir hayatım var. Tüm bedenim sağlıklı ve ruhum dingin"
HUZUR
Muhteşem değerli bir kelime olumlamalarımızın asıl amacı temelde budur. Olumlamanın en önemli cümlelerini oluşturur.
"Huzur tüm bedenimi ve çevremi sarıyor ve zihnimi kuşatıyor"
Zamanımızı nasıl geçiriyoruz , bir gün içinde anı keyifli yaşamak için ne yapıyoruz ,çevremizde ki insanlar bizi yükselterek keyif veriyor mu yoksa enerjimizi çalarak ömrümüzü mü törpülüyor , gerçekten mecburmuyuz buna ,üç günlük dünya çevremizi bize hayat enerjisi veren pırıl pırıl insanlarla dolduralım Neşeli olup genç kalalım :)
Şimdi ben susayım bu durumu mükemmel dile getirmiş olan Frank Sinatra ustad konuşsun :)
Şöyle diyor kendileri:
"Çevrene pozitif enerji yayan biriysen eğer daha dikkatli olacaksın. …
Kafalarında yarattıkları saçma bir dünyayı senin kafana geçirerek enerjini çalmalarına izin vermeyeceksin.
Hayatta sadece sorunları olduğunu düşünenleri anlamak zorunda bırakmayacaksın kendini.
Hayatın gerçek bir mucize olduğunu, şiir gibi güzellikleri içinde taşıdığını, hayatın her insana bir şekilde gülümsediğini anlamayanlarla uğraşmayacaksın.
İlişkilerinde sadece sorunlarını dile getiren, yaşadıkları onca güzelliği yok sayan insanlara bir dakikanı bile ayırmayacaksın.
Hakkında hiç bir şey bilmedikleri halde konuşmaya kalkanları susturacaksın.
Değerinin farkında olmayanlardan uzak duracaksın. Değerini bilerek yok saymaya çalışanlara ise haddini bildireceksin.
Fındık kabuğunu doldurmayan işlerle boğuşmanı sağlamaya çalışan insanları sileceksin defterinden.
Gülüşlerini çalmaya kalkanları çıkaracaksın hayatından.
İlişkileri bir yük haline getirenleri uzaklaştıracaksın yanından ve ilişkinin mutluluk getirmesi gerektiğini yazacaksın kafana.
Velhasıl, onca yılını vererek ışıl ışıl bir enerji deposuna çevirdiğin beynini düşünerek, beyinsizlere ezdirmeyeceksin kendini.."
Herkesin yaptığı bir şey olaylara durumlara aynı tepkilere vererek sürekli istenmeyen sonuçlarla karşılaşmak.Ama ısrarla yaptığımız şeyi savunmak ben böyleyim diyerek gelişimi reddetmek ama sürekli aynı şeyleri yaşamaktan yakınmak.
Ara sıra neden geldik ,nereye gidiyoruz ,amacımız ne? gibi sorularla beynimizi yediğimiz oluyordur hepimizin işin içinden çıkamayacağımız için ve çok uç derinlerde kafayı yeme ihtimaline karşı geldiği gibi göndeririz bu bilinmez bizi ürküten düşünceleri. Cevabı bulan var mı bilmiyorum :) Ama geldiysek ve yaşıyorsak azıcık hakkını verelim yaşadığımızı anlayalım.
Nasıl olacak peki ben bu konunun uzmanı değilim şöyle olur böyle olur diye ahkam kesecek bilgelikte de değilim :) Aynı şu anda bu yazıyı okuyan sizler gibi uzun zamandır kendimi iyi hissettirecek kişisel gelişimin peşindeyim, ama itiraf edelim hepimiz için balon etkisi oluyor okuyor okuyor teoride bir çok şey biliyor ama pratikte zorlanıyoruz. Çünkü kolay kırılmayan kalıplarımız var öncelikle bizi aşağı çeken duygularımızın farkında olmak ve gerçekten değişim için gelişmeyi kabul etmek gerekiyor sanırım, zor olabilir ama imkansız değil.
Bu nedenle; "Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek ahmaklıktır "sözünü pek bir anlamlı ve bu durumların mükemmel özeti olarak görürüm. Kendini geliştirmenin Anahtar cümlesi bu bence artık davranışların, düşüncelerin olaylara verdiğin tepki ve sonucunda ortaya çıkan durumdan hoşnut değilsen neyi doğru yapmıyorum diyerek öz eleştiri yap ve tepkilerini değiştirmeyi dene.Bunu yaparken kendinden ödün vermeyi anlama hatta kendini destekle sonuçlara bak daha iyi mi değil mi nasıl hissediyorsun kendini , bu her alanda geçerli bu durum ; ikili ilişkilerinde , bir problemi yorumlama ve çözme anında, iş ilişkilerinde , anlık yaşadığın her durumda..
Kendini aynı şeyleri yaşayan bir kurban gibi görme artık, ne yaşıyorsan sen kendin yapıyorsun memnun değilsen , mutsuzsan o zaman aynı şeyleri yapmaktan vazgeç.
Sonunu iyi bağladım :) her anımızı huzurla yaşayacağımız güzel bir gün dilerim.
Onu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin...Onunlayken pervaneleşen yelkovanlar, Onsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, Ondan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa...dünyanın en güzel yeri Onun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...hayat Onunla güzel ve onsuz müptezelse...elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, Onun yüzü pembeyse,kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...her şiirde anlatılan Oysa... her filmin kahramanı O... her roman Ondan söz ediyor, her çiçek Onu açıyorsa...bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire Onu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız...mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi Ona yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız...Onsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse...ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse...gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep Onun yüzü suyu hürmetine...uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa,nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız...kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla......o halde yarın sizin gününüz!.."Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.